Yazmak, elin değil,
Ruhun hikmetidir bence.
Bu yüzden her yazarın içi şeffaftır,
Bakmasını bilene.
Sadece karalayıp atmak,
Kitaplar basmak değil,
Neydi o seni bana bu kadar sevdiren?
Gülüşün müydü?
Gamzelerini ön plana çıkaran,
Bakışın mıydı derin, anlamlı, kendimi gördüğüm?
Asilliğin, dik duruşun muydu kendini ezdirmeyen?
Yoksa bana verdiğin değer miydi?
Bugün harmanda rüzgâr esmiyor.
Taneler ve kabuklar karışmış birbirine.
Saban ezmiş geçmiş, öküzler yorgun.
Azık kağnıda kalakalmış...
(25.12.2013)
Arkamı döndüm sana
Koşsan da yetişemeyeceğin mecralardayım
Elinden kaptığım yüreğim avuçlarımda
Tuzlu terimle ıslanıyor soluk soluğayım
Senli düşleri unutma hevesinde sonlarda
Canımı sana vermeme çabasında en başlardayım
Ahhhh...
Yine aklıma geldin ve bir sigarama mâloldun...
Geleceksen yanıma gel, ömrüme mâlol!
(24.01.2014)
Sağım, solum, önüm, arkam sobe!
Bırakıp da giden ebe!
Gelmez ise, dilim en ağır şiirlere gebe!
Yazarım da, silmem bir daha,
Tövbe!
Yine ceplerim dolu arpa buğday.
Kuşlarımın sesi geliyor, belli, yakındalar.
Meskenim olmuş şu havuz başları, parklar.
Çok seviyor beni küçük pembe gagalı dostlar.
Verilene hiç nankörlük etmiyorlar...
Yine mi sevdin birini?
Ona verdiğin sözü yine mi tutmadın?
Yine mi kendine kestin cezayı?
Başkasını sevmem mi demiştin?
Suçlandın mı yine kendi kendine?
Bir daha aklına getirme beni
Gece kalkıp üstümü örtme bir daha
Sarılma bir daha
Göğsüne bastırma
Beni insanların içine salma
Bir daha kızmasın amcalar bana
Uyanıyorum yine kan ter içinde seni sayıklayarak.
Gözlerim yerinden fırlarcasına, hem de bağırarak!
Bir gün değil her gün, adınla,
Ne zor oluyor ter içinde, mezar gibi o yataktan firlamak...
Ve işte yine, yine kendimi sokakta buluyorum koşarken, yalın ayak.
Bilmem gece saat kaç.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!