Aynı kaşığı saplamak pilava,
benzer hüzünlerle bulutlanması gözlerimizin,
koca bir hayatı sığdırma savaşımız tek bir heceye,
geceye inat yaşamamız gecelerde,
bakıyorum da ne kadar çogulsunuz,
Bu çokluğunuz alıyor alnımdaki teri,yanlızlık nobetlerimi...
Ben senden ibaretim
sen neysen o..
sır’lı bir cam yani
aslında yok,
bir görüntü,
bir hezeyan,
Giderken cebimden düşmüş aşk....
çocuklar oynuyor başaltına koyup...
gazoz kapağı fiyatına yani
gazoz içerken çocuklar...
Delik ceple bu kadar
Ahh,uzak şehirlerin özlemi,
ahh sönmüş şehirlerin parlak yıldızı
hayır,hayır
Kitapsızıı..
oysa içimdeki sızı
Ah Yar…
Köy de yok ölümden öte ya,
Berisi cehennem,gerisi ölüm,
Ölümden korkmam da gülüm
Ölümden ötesi aşk,
Ölümden ötesi aşk…
Dışarıda yağmur yağıyor dedi,
Baktım,dışarıda yağmur yağıyordu,
650 km farkla,
Deli dalgalar içinde
dalga dalga,İki siyah beyaz,
iki vurgun,
(Şair Murat Karafereli'ye)
Antigone..
Yıl belliydi
dokuzuncu aya gelmemiştik daha
Dönmek mümkün mü geriye
Aşılan yolları vermek geride kalmayanlara
Ne denli uzaktık ayrılığa
Ne denli uzak kaldık gör..
Kahrolası maskeler ör haklılıklardan
Ve kurtuluver sıkıysa
Açlık bu..
ne din dinler nede iman
ne ana ne baba görgüsü
ne de Amerikan sömürüsü
ne 'Etiopya' daki açlık
ne de harrandaki kuraklık
Merhaba,
Ne kadar çok oldu değil mi?
Seninle konuşmayalı,şiirler yazmayalı ateşli bakışların için.Kucağına uzanıp ta başımı okşayıvermen için,ak gerdanlı bir kedinin sahibine duyduğu güvenle, uzanıvermiyeli gecenin bir yarısı.
Ne çook oldu..
Öyle severdim ki ağlamayı,burnumu çeke çeke,ama yanlız senin yanında.Ağlardım,taa içimden kopar dı ateşler,yanardım.
Öylesine içten sadece sana ağlardım ve bilirdim alacağım ödülümü.İnce uzun o bembayaz ellerin,öyle güzeldi kii…..
Şiirleri okurken etkilenmemek mümkün değil...usta işi, insanı derinden çarpan satırlar...şaire delilik şiire yol açıklığı dilemek gerek...