Bir şeyler ikram ederiz,
Misafirlerimize küpümüzden,
Kimisine ağu gelir, kimisine bal.
Sunduğumuz ağu da olsa, bal da olsa,
Onun tadına tadanın damak zevki karar verir.
Kursağı neye alışkınsa o bal, diğeri ise zehir gelir.
Aşıkların sözün hasını söyler,
Tarifine zor yetişir Şarkışla’m.
Cahildir sandığın arifi yorar,
Söğüdünde nar yetişir Şarkışla’m.
Her dağında türlü türlü gül biter,
İnsan sarrafları gördüm,
Sözlerimden sezdi beni.
Nice insanlar gördüm,
Görüntümde süzdü beni.
İyilik edenler gördüm,
Zaman mekân ancak sınırlar teni.
Ne zaman ne mekân sınırlar seni.
Sende olan ne de beni.
Ne aşkım var, ne maşuğum, ne de aşığım.
Benim halim meşk halidir.
Aşk maşuğa duyulan hasrettir.
Bu canı veren kim?
Bu teni süren kim?
Aklım sarpa sardı,
Mamur kim, viran kim?
Şekeri veren kim?
Bilmem bu kaçıncı gün.
Yine aynı yerde çömelmiş,
Bir karınca yuvasını izliyorum.
Yuvalarına dönüyor karıncalar her yönden.
Biri bir buğday tanesi taşıyor,
Diğeri bir yaprak parçasını.
Geçti hayat boz bulanık dalgalı,
Bazen nar içinde, bazen gölgeli,
Hiç içime sinmedi şu dünya hali,
Ben de sefasını sürdüm mü bilmem?
Açtım soldum bir tomurcuk gül gibi,
Alnında oluşmuş onlarca çizgin,
Kara mı yazılmış kaderin yazgın,
Her halinden belli dünyadan bezgin,
Yiğitlerin elden gitti gidiyor.
Törpülendi değerlerin ve sezgin,
Ne ararsın deli gönül bilinmez,
Hakikat sır kalır sana görünmez,
Kuştüyü döşek de incitir canın,
Aradığın bu alemde bulunmaz.
Her tepeyi sanki zirve sanırsın?
Dağlar aştım dağın ardı dağ imiş,
Şarap içtim mahir olan bağ imiş,
Her şey serap imiş aslı yok imiş,
Hayal dünyasını geçtim mi bilmem?
Dünya malı deyip boşa yel mişim,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!