Dağ başında ıssız kalam,
Kuşlar ile haber salam,
Yâr düşünde sana gelem,
Gör sen beni garip garip.
Efkâr dağılmaz tel ile,
Dürdün defterimi sayfalarım boş,
İçirdin zehirleri tatları nahoş,
Ayık başımı eyledin sarhoş,
Felek sen beni ne hale getirdin?
Savruldu yüreğim aşk rüzgârında,
Maksutlu Köyü kapısından giriş yaptı,
Bir garip yolcu şu iki kapılı hana.
Kıştır soğuktur tandır başı, üşümesin diye,
Hemen sardılar sarmaladılar yüne.
Sardı sarmaladı anası soğuğa karşı ama,
Düşman nerden çıkar karşısına ne bile.
Kâh donarım sıcak çöller içinde,
Kâh yanarım soğuk sular içinde,
Kâh böyleyim kâhı başka biçimde,
Ben bendeki beni çözdüm mü bilmem?
Deryanın bağrında damla olmayı,
Elem o ki; âlimde bir zerredir,
Âlim o ki; âlemde bir zerredir,
Âlem o ki; gönülde bir zerredir,
Gönüller testisine doldum mu bilmem?
Zerre de kürre de birdir âlemde,
Yâr sinemi delip geçen,
Hançer değil bakışların.
Şu bağrımı yakıp geçen,
Dudağını büküşlerin.
Bu bedene can suyudur,
Kasketini hafif yan yatırmış
Küçük elim elinin içinde,
Yürüyoruz şehrin ana caddesinde.
Anlatıyor babam içten inanarak,
Bense hayran hayran dinliyorum.
Yine hayran hayran etrafı izliyorum.
Sözümün özü yarim,
Gönlümün gözü yarim,
Pişmiş aşa su katma,
Aşımın tuzu yarim.
Kulağımda sesimsin,
Sözüm kırk boğumlu boğazdan geçti,
Öyle vardı dışımdaki âleme.
Özüm kırkbin kilitli kapı açtı,
Ancak inebildi gönül haneme.
Göz, her baktığını sanma görürüm,
Gözlerinde ben yaş olam,
Mendiline düşür beni.
Dağda çilek yemiş olam,
Ellerinle devşir beni.
Gül bağında bülbül olam,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!