Narda yanma sön be hey gafil gönül,
Sen kendine dön be hey gafil gönül,
Hayattayken öl be hey gafil gönül,
Söndüm mü, döndüm mü, öldüm mü bilmem?
Bak her yönde gör be hey gafil gönül,
Aşkın tomurcuğu açtı gönlümde,
Binbir değişiklik oldu halimde,
Anlatacak söz bulamam dilimde,
Yeşerdim mi yoksa soldum mu bilmem?
Daldım denizlere ve de ummana.
Yatağıma uzandım,
Yoo sanma ki rahatım.
Ayağımı uzattım,
Yorganım kısa.
Mangaldaki köz değil kül,
Gönlümdeki gibi.
Eh be gurbet hadi seni biliriz,
Ya vefasız sılaya ne demeli?
Bitsin hasretimiz diye geliriz.
Bitirmeyen sılaya ne demeli?
Sıla ateşini yakan yar imiş,
Gelip geçen basar oldu
Toprak yolun tozu oldum.
Kulaksızlar duyar oldu
Dilsizlerin sözü oldum.
Gönül dağım hep kış oldu
Bir lokma çiğ etim ben,
Saray mutfağına
düşmüşse yolum;
Padişah sofrasında
Büryan kebabı.
İzbe sokaklarsa kaderim
Su idim karıştı toprak bulandım,
Bir dereye dolup hayli dolandım,
Ten kafesinde bir ömür kaldım,
Kır kafesim yarab al artık beni.
Güne, karanlığa eşsin denir mi?
Şu dağların süsü çiçek,
Kan damarı börtü böcek,
Hikmet dolu her bir bucak,
Var edeni bilsek yeter.
Şu toprak ki, kuru balçık,
İnsanoğlu geze geze
Dağdan taştan iner düze,
Yakın ırak olur dize,
Yaşlanınca, yaşlanınca.
Akşam üstü döner öze,
Aşığım ben aşık dedim,
Maşuğumu gül mü sandın?
Gurbetteyim gurbet dedim,
İki adım yol mu sandın?
Benliğimdir beni yakan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!