Bir vurguna eşlik ederken
Görünmez kurşunların barutu;
Ruhumun kirpiklerinden sarkıyor tek tek
Umutsuzluğumu yıkacak fırtınanın umudu…
Körlere ışık tutmuş gibi yakarım karanlıkları
Tek bir ateşböceği bile tınlamaz kör karanlıktaki aleve
Yalnızım...
Kör kuyunun en dibinde; zamansızlığın köşesinde
Yorgun bir yüreğin atışlarına eşlik ediyor saniyeler
Karanlıklarımı aydınlatmaya utanıyor güneşin ışıkları;
Kimsesiz bir rüzgar gelip oturdu yanıbaşıma,
Ufuklardan getirdiği mutluluğu sunmaya niyetliymiş;
Her biten güzellik; ardında bir tortu bırakır...
Bazen bir fincanın kenarında kahve telvesi olur
Bazen de gözpınarında bir damla yaş...
Bazen ellrini soğuklarda ısıtırsın
Eskiye özlemin sıcaklığıyla
Ve bazen de yaz güneşi altında buz kesilir bedenin...
Günaydın hayat, yeniden
Bir değirmenin öğüttüğü
Mısır tanesi gibi ufalanmış saniyelerim;
Günaydın...
Kartalların yükseklerdeki yalnızlığını yaşadığım
Bir denizatının heybetli gidişi ile selamladığım
Güneşi görmez oldu gözlerim! ..
Güneş yerine,
Hayalini canlandırdım
Tan yerinin en ucunda...
Al;
Al yüreğim saklı kalsın
Mutluluklar işlesin iliklerine
Her geçen gün artarak derecesi
Kuşlar; yıldızların ışığında duvak dokusun mutluluğuna...
Karıncalar; dağların pınarlarından su taşısınlar gözpınarlarına...
Tüm kediler; farelerle horona dursunlar
Mutluluğunun, çalgı gibi tınılarında...
bir düşüm vardı...
mutluluğun kokusunu resmetmiştim sonsuzluğun içine
fırça darbelerim mis kokuyordu düşümde
gökyüzünde hep gülüyordu beyaz bulutlar
denizim; minik minik dalgaların oynaştığı mutluluk deryasıydı
ölmüş zaman dilimlerim bile mutluca yatıyordu mazilerimde…
geceye yazdım seni; gündüz okumak için
bulutlar gülüyorken simsiyah gökyüzünde
kırlangıçlar karanlıkları öpecekler minik minik
yıldızlar sana göz kırpacaklar; bilmeyeceksin...
geceye yazdım seni; sonsuzluk mutlu olsun diyerek
Dost yüreklere merhabalar