sürenini saf sanırsın can akarının
dökülür kuyusuna isli zaman saranının
çıkmaza çıkan yolda
avuntularınla umuda sarsanda
kirli bir akşamın sabahında
can siper etse de Azrail tokmağına
‘'çıktısı yok mu görmelerin''
mendebur bir yapışkanlık
kirli elleriyle eritir ferini sevincin
büküsü tutsak eder yüreğini
aşk sanırsın köleliği
güne geçmiş olsun
hayra sabah
batık firakın esmer kalyonunda
incisinde yıllanmış şarap mahzeniyim
eridikçe sana
kendine donan celbedeyim
ahenginde feveran
bıraktığın izler
küllenmesin yüreğin içinde
dinle
uzaktan bir mızıka sesi nefesleniyor
içimize
‘sevginin yükseltisine hangi dağ dayanırki'
yıkılan bir maksureyim yanan gözlerinde
kopardı beni benden
sormuyor zaman
alıp gidiyor ne varsa
duvarlar
aramızı hep duvarlar...
yaşadım inan
tarih iksirinden içerek
sigara kağıdı inceliğinde kırık yaşamlar görerek
‘can
acıyıp incindiğinde
anlayabilir ötekini'
incinmenin acıtan seyrinde
ayrı dillerde konuşsa da
düş'...tün.............zamanın götüren rüzgarına
düşüren zamana küs'tün zaten
zamana düş oldun
bir kavanozda iz sürdün geleceğine
yıkıntıda bıraktıklarınla büyüdün
küçük aşklara
dünyanın ağır yükü sen omuzumdayken hafifliyor
zencefil ve istiridye...
ikisi de
zamanın nesneye devşirmesi...
bendeki zamanın
'varlığı'
bu şehir kapanır hüznüne yalnızlığın
aşındıran savruk bir rüzgarın uğrak mekanıdır sokaklar
her yağmur yürek ıslatır
her akşam çekilir düşlerin boğumuna aşklar
içimizin odalarında susan sesler susan gülüşler
titreyen seslerde anlamlara konan düşünceler
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!