Ordasın değil mi, orda
Hani geçen gece yarısı saat tam birde
Bütün kabuklarını at da gel dediğin yerde
Nihayetsiz zevklerin, beni zır deli etmelerin
Çığlığıyla süslediğin gök mavisi odada
Sana uzaklardan
Çok uzaklardan bakmak istiyorum
Öylesine habersiz
Öylesine sessiz
Sanki duvar diplerinden
Köye gelen bir yabancıyı
Ey kadın!
Ey yüreği sızı!
Yanağı utancından
Kırmızı kırmızı
Elmalara dönmüş Şark kızı
İnsanlığın dün
Uçlar riskin
Cirit sahası
Olduğu günden beri
Uğur böcekleri
Uç uçlarında
Parmakların uçlarında
Hemen her bahar rengârenk gelinciklerle
Yeşillik köpürten tarlaların taptaze otlarında
Sizi görür görmez sevinçten hoplardım
Sonra incitmeden küçücük avuçlarıma koyar
“Anneniz size telli pabuçlar almış” deyip
Bir rint çocuk coşkusuyla uç uçlar yapardım
Sen kaç bakalım mavimsi duygulum
Beni dolunay yalarken bakışlarımdan
Bugün ninniye gitti sevda, yorgunum
Bıktım, bir kedi gibi miyavlayıp duran
Çorak arazi çocuğu yakarışlarımdan
Kurumuş bir dal
Kadim bir yıla ait nal
Göl kıyısına terk edilmiş sandal
Suyu sızım sızım akan dargın bir çeşme
Hurdacıda gördüğüm her nesne
Üzer beni hep dostum
Ey yalnızlık! Kimilerine göre çileli
Giyenleri dağlayan cefalı bir kostümsün sen
Ama benim, kendimi bildim bileli
Peşimi hiç bırakmayan, tek vefalı dostumsun sen
Hemen her sabah, hanemle vedalaşır, yollara düşerim
Hey seksenli yıllar
Niçin kafesimden kaçan
Kınalı kuşlar gibi
Birden uçup gittiniz
Söyleyin bana...
Bitişler, ah o bitişler!
Her bitiş saman kokulu bir yitiş demekmiş
Bir de yitirmeyi
Düşünmeden tüllenirmiş
Sırça saray yavrusu başlangıçlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!