ben;
sen konuşunca üşürdüm
ellerim bağırırdı
avaz avaz,
ykluğunda el divandık
ben sana sarardım kendimi
gözyaşlarımı toplardım
dizlerinden,
anıları eskitir
ümitleri parlatırdım
gümüşi bi dolunaydan
şimdi durmalıyım burda,
kısık sesli öksürüğüme inat,
ölümden bir kaç nefes daha almalıyım
tiryakilik bahanelerime.
solundaki emanete aldırmaksızın gittiğinde sen,
ben sana bırakmıştım sağımı.
umut,
en kötüsüydü iyimserliklerin
en hoş görülür olanı
belkide,
acıyı ve ölümü uzatırken
dinlemiyordu göğsümün solu
varlığın,
teminat olsaydı yokluğuna
kıyametine giymezdim
yakasız ihramı.
bu kadar nafile isek
ve bu kadar unutulur isek
göz bebeğimdedir
kırılganlığım,
sende bilmezsen bakmasını
içime batan kirpiğim olursun....
kayıptım bu gün
hükümsüzdüm kendime
kokuna sürülmüş tenimle
düşümde bile günahkardım
düşmandım bu gün
gözlerimi hançerleyen gidişimle
adını yazınca adımın yanına
baharlar gelirdi evime
memleketimde,
annemin elmaları düşerken gökten kalbime
kerevetine dilekler tutulurdu.
karanlığına uzandığım yalnızlık
fark etmez demiştin
yokluğum yoksunlandığında
varlığıma sarılamayan ellerin
korkaktı aşka
zamanı ödenmiş,
bazen gizli bir gönüllülükle
kendimizden bile gizleyerek
yokluğunu düşündüğümüze kalırız
öyle gayesiz ayrılıklar içinde
yine de
suskun bir kabulleniş kalır elimizde..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!