bak bulutlara aziz’im
şükür ki bir rüzgar var
esmese, ayırmasa onları birbirinden
göğü hiç anlamayacaklar
nasıl da yalnızlar
yaprakları yarım yanmış zaman
eksik çiçekler ve kokusu kaçmış dürtüler
ışıklarını kapatıyorum gecemin
pırıltılarını ve sancılarını
hatırlayarak hayatın
mumların üstündeki çağlayanlardan atlıyorum
ballı öpücük, biraz ıhlamur ve ateşin dudakları
ışıkları küçültüp bir otun solgun kıyısından sürüklendiğimiz günler
sonra titrek, çiğ nemli dokunuşlar
kendi rüzgarlı sabahımızın arkasından yürüyoruz
gıcırdayan ahşabın kavrayışından, güvelerimizin dirilişinden biliyoruz
bazı kelimeler tanıdık, kargalar gibi
şirinler, sincaplar
ve ahşap sandıklar gibi
anne dolabında boş bir baba şapkası
yara bandı, kitap ayracı
iki tek rakı gibi
kapattığımız gibi açılmazdı hiçbir şey
kapılar, konular, algılar..
ve zamanın gülü üzerine solan
o yorganı atıyor
ben örtünüyordum
pencereyi açıyor
ben kapatıyordum
o söyleniyor
ben susuyordum
pul biber satıyor birileri
hemen ağızlarının kenarına kurdukları tezgahta
diyorlar en iyi acı bizimkisi
vücudum yaza kapattığım bir evdi
bin sinek kuşunun kalbine sahipti
ormandan adamlar yapardım bahçemde
dokunurdum vücutlarında
kalbim karnaval
kim öpse kalabalıklaşıyor acım
vav kemiğimde dekolteli bir sızı
rahmimde onca vicdan azabı
herkes bir duvara çalışıyor diyorum
geldiğim tozun rüyasından düştüm
bana isim verecek sessiz bir taşın üstüne
başka bir yer yoktu
içimin kumunu gizleyebileceğim
çok sık basıldı gölgeme, şeylerin kalbi ile
yüzlerin ve gürültülerinin muazzam dehşeti içinde



-
Maria Puder
Tüm YorumlarBin dalga dan merhaba :))
Çakıl taşlarımı gördün mü J..