önce büyütürler
sonra kırıp
yaralarına sürerler seni
bir adın sarı sabır
diğer adın
gözleri iğnesinde gizli bir terzi gibi
sabır dikerdi annem
uyandığı her günün yamalı kumaşına
leğene doldurduğu suyun üstünde görürdüm ben
ağaçtan düşen bir yaprağın rüyasını
sayısız ikizim var
hepsinin yüzü bana dönük
gülümsemeleri bir kaya yığınının ortasına oturmuş
bakışlarında pençeler ve güllerin tezatlığı
sayısız ikizim var
yürüyordum, parasızdım ve buna rağmen
zarafete yetişen tohumlar saçıyordum etrafıma
pahalı çantalar taşıyan kadınlar arasından geçerken
sonra bir koku, bir çocuk
on liraya oniki kestane aldım sigara paramla
Ayışığı blöflü gülüyor bu gece
Kadeh küçülüyor
Elime yapışıyor hüzün
Kartı tersine cevirip devam ediyorum oyuna
Dönmüyor talih
Papaz pis pis sırıtıyor
kemik resitali
hayatımı kendimden geçiriyorum
bulutun suyunda suya dönüşüp
Size duvara asabileceğiniz üzüntüler verdim
Guguklu bir saat gibi
yaprakları yarım yanmış zaman
eksik çiçekler ve kokusu kaçmış dürtüler
ışıklarını kapatıyorum gecemin
pırıltılarını ve sancılarını
hatırlayarak hayatın
mumların üstündeki çağlayanlardan atlıyorum
ballı öpücük, biraz ıhlamur ve ateşin dudakları
ışıkları küçültüp bir otun solgun kıyısından sürüklendiğimiz günler
sonra titrek, çiğ nemli dokunuşlar
kendi rüzgarlı sabahımızın arkasından yürüyoruz
gıcırdayan ahşabın kavrayışından, güvelerimizin dirilişinden biliyoruz
bazı kelimeler tanıdık, kargalar gibi
şirinler, sincaplar
ve ahşap sandıklar gibi
anne dolabında boş bir baba şapkası
yara bandı, kitap ayracı
iki tek rakı gibi
Bin dalga dan merhaba :))
Çakıl taşlarımı gördün mü J..