Varla yok arasında bir küçük nokta,
O nokta ki muallâk o nokta ki boşlukta
Bu eksen içinde bin bir umutla
Bilinmeyen bir sabahı bekleyip durduk.
Bilinmeyen bir yöne yönlenip gittik,
Gurbetin ilk eşiği, ilk basamağı Deştiğin,
Yetmez mi felek, yaralarım deştiğin.
Bir rüzgârlı bayırda, bu başımda estiğin,
Bu kara yazıda, gül açmaz mı Deştiğin.
Dört bir yanında, çam kokan dağlar,
Yüksekçe beyaz upuzun, bir duvar,
Acaba bu duvarın ardında ne var?
Sağ demir, sol demir, dört bir taraf demirler;
Sadece bir emirle, açılır bu demirler.
Başımızda aslanlar, aslanda demir pençe.
Ben bu gün İstanbul'da, İstanbul'u gördüm,
Tarihin yazıldığı sayfayı, yazan kalemi gördüm.
Fatih'i gördüm, türbesinde muhterem.
Huzurunda, dünyayı, diz çöker gördüm.
Ulu batlı Hasan'ı gördüm, İstanbul'da
Dün selamını getirdiler, sevgili bana,
Gayet mesut mutlu dediler.
Selamın başım gözüm üstüne,
Sanki bana, müjde verdiler.
Beni unutmamış, ara sıra anarmışsın,
Nedek gardaş nedek?
Gader bele biz nedek.
Bilisen bi çığar yol
Hadi söyle eledek.
Gidek gardaş gidek,
Bir geldim ki bu hana
Mekânım belli değil.
Bir soru var önümde,
Çözümü mümkün değil.
Bir aş durur önümde,
Davul bendeyse tokmağı sende,
Vur vurabildiğin kadar.
Mülk benimse idare sende,
Soy soyabildiğin kadar.
Pazar benimse bekçisi sende,
Bir ses duymayayım sesine benzer,
İki gözüm, iki çeşme olur.
Ağlamak isterim, doyasıya ağlamak;
Hıçkırıklar boğazımda kördüğüm olur.
Bir kalp ki bu bende, ezilmemiş yanı yok.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!