Musalla taşına konmuş dört tabut
Herkesin yüzünde derin bir sûkut
Elinden gelirse gözyaşını tut
Son uykuda “karagöz”ler kapandı
Bir aile söndü, bin yürek yandı
Dağ yamaçlarında deler karları,
Zarif ve çetindir karçiçekleri.
Cins cins, elvan elvan bezer kırları
Çiçeklerin şahı kır çiçekleri.
Umut ulaşınca dostun iline
Açtım kollarımı sonuna kadar
Seni gözlüyorum, gözlerim yolda
Sen yoksan yanımda, dünya bana dar
Seni gözlüyorum, gözlerim yolda
İçime oturdu bir garip hüzün
Varlığını Hak yoluna,
Serenleri seviyorum.
Canını vatan uğruna,
Verenleri seviyorum.
Fitne ekip kan dökeni,
Dolduğu zaman günüm, dakikam ve saatim
Toprak açar bağrını, bende ona hasretim
Uzanırım üstüne uçar gider cansız at
Ne ağrı var ne sızı, kuş tüylerinden rahat
(Allah Rahmet Eylesin)
Gün sonu, yirmi beş Ekim,
Kaf dağından ağır yüküm.
Dünya bir olsa vermezdim;
Yaratandan geldi hüküm.
Rüzgâra kapılan yaprağa döndüm
Hayat yerden yere savurdu beni
Kimseye açmadım gizli derdimi
Yaktı yüreğimi kavurdu beni
Şifa diye sarıldığım zehirmiş
Baykuş öttü bağımızda
Bülbüller uzağa düştü
Canavarlar dağımızda
Kuzular tuzağa düştü
Kanarya bağdan kovuldu
Muzip ve emsalsiz bir sevdiğim var
Bin türlü naz eder, kandırır beni
Kasvetli gönlüme getirir bahar
Kışları, yaz eder, kandırır beni
İçim alev alır yanar, tutuşur
Ezelden, ebede, solmayan çiçek;
Yüreklerde açan gülsün Efendim.
Rahmet pınarından doyası içek;
Bizimde yüzümüz gülsün Efendim.
Kudret kalemiyle çizildi hudut
Mehmet Hocam a selam ve saygılarımı sunuyorum. başarılarının devamını dilerim..