Yirmi dört şubat dünya yalanmış heyhat
Kimsesiz olunca öyle bir zorlaşır ki hayat
Fakih olma yolunda ömür boyu seyahat
İlimle yoğrulmuş harcında ferasetle şecaat
Kimimiz vardı ki ikisinden başka
Biz ayrılamayız
Ayrılmaz bir bütünüz
Ateşi olanda duman çıkar
Ama ikimiz
Aynı tabakada
Kağıt ile tütünüz
Akşam karanlık çökünce
El ayak çekilince
Baş başa kaldık ikimiz
Kahve pişirdin
Kokusuyla içmeden ısındı içimiz
Kömür karası gözleri
Hep uzaklardan izlerim
Baldan tatlıdır sözleri
Kendi kendime söylerim
Gamzeli fidan boyludur
Yıkılsın meyhaneler
Yıkılsın İsrail
Sobada çizilmiş kestaneler
Sevinin çocuklar
Aksa Tufanı başlamış
Yaşasın!
Sevda yüklü bulutsun
Toprağa düşer damlalar
Dere tepe yaylalar
Seni nasıl unutsun
Ilgıt ılgıt esen yelsin
Siz lime lime edin
Dilim dilim derlenir
Paletlerle ezilen ağaçlar
Yapraklarla çiçeklerle süslenir
Enkaz altında kalmış çocuklar
Gün gelir
Yakup çekti üzerinden örtüyü
İki gözüm! yeniden dünyayı gördü
Yusuf’un gözyaşları sel oldu, yol oldu
Aldı başını Meryem, ummana yürüdü
Hayatta adanmış hayatlar vardır
Birinci ders
Gazzeli çocuklar çıkıp kara tahtalarda
‘Konumuz İnsanlık’ dersini anlattılar
İnsani değerlere İslami değer kattılar
Yahudi’nin kucaktaki beyaz köpeği derse katıldı
Ümmetin kralları sultanları saraylarda
Surların yüksek duvarlarında
Uzak tutar beni
Katil sürüsü mızrağından
Mazlum toprakların tünel duvarlarında
Uzak tutar beni
Harami sürüsü tuzağından
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!