Güneş ışıldamıyor şu camlarına
Hiçbir ses gelmiyor insanlarına
Kuşlar bile konmuyor duvarlarına
Sanki öte taraftır Mahpus damları
Seneler geçse bile hep aynı yüzler
Yine ayrılığı gösteriyor kum saati. Üzgünüm gidişimle üzeceğim için sevgili. Umudum; dönüşümü karşılayacak tebessümünde gizli. Seni sana ve seni de Allaha emanet edi-yorum. Hoşça ve aşkımla sarhoşça kal. Son busemin buruk tadı…
Hangi yolun sonu seni verecek
Bin türlü yol açıp serdin önüme
Hangi hasatta yürek seni derecek
Bin bahar mevsimi yılıma verdin
Hangi yöne dönsem ufukta yüzün
Günahım,
Hüsnü ahım
Seninle varım,
Sensiz yalanım
Dünya da cennetim,
Ahirde; cennete sürgünüm
Bir martının çığlığında;
Adını duymayı seviyorum.
Dalgaların sürekliliğinde; bakışını,
Yağmurun sağanağında;
Dokunuşunu hissetmeyi seviyorum.
Sen sevdiğin için Beşiktaşı tutmaktı sevmek.
İçtiğin için bitki çayı içmek.
Kızdığın için zevklerimden geçmek.
Sana benzemekti sevmek.
Senden ayrışarak.
Çatlamış,
Çoraklaşmış çöllerimi gölgelemen
Gidermiyor susuzluğumu artık,
Yağ üzerime artık,
Doyur beni sana.
Ne sen su kal,
Haykırabilmek isteği ise sevmek;
avazınca cümle cihana…
Ağlamaksa durup dururken; en olmayacağa,
Yalnız oysa bütün duyguların ortak tarifi,
Ray gibi dizilmekse, ram olmaksa;
açtığı her yola, sonunu düşünmeden.
Dalıp dalıp gidişin yok mu?
Durup durup iç çekişin
Ebedi bir gidiş sanki
Bana her gelişin
Donuk donuk bakışın yok mu?
Görmeye engel mi göz kapakları
Bakmadan görüşmek değil mi sevda
Kurumuş, çatlamış bal dudaklara
Değmeden öpüşmek değil mi sevda
Yaprağa rüzgâra manalar vermek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!