Mehmet Doğan 5 Şiirleri - Şair Mehmet Do ...

0

TAKİPÇİ

Mehmet Doğan 5

Bu mevsimi bilirim Yağarsa yağmur deli yağar Sular deli akar Cemreler düşer tek, tek Yangın yerine döner yürek Bu limon ağacı var ya zır deli Metropolün göbeğinde Kokusu deli eder beni Çayır çimen Kurt kuş Börtü böcek delirmiş Ver etmişler yaşama Şu bizim pelül Abdi var ya Yalın ayak donsun Kendin trafik polisi sanıyor Kırmızıya inat ağzında düdük Geç, geç yapıyor her yöne Ulan Abdi Aklını seveyim Bakıyorum gam yok keder yok Aman ha Kimseye demeyin Bu şehir delirtti hepimizi En akıllımız Abdi... 09/05/2012 Kadıköy minibüsünde

Devamını Oku
Mehmet Doğan 5

Dosyam kabarık Her yerde kırmızı ile işaretli adım İki sayfa alt alta dolu sabıka kaydım Sicilim bozuk Gün ortasında sensizliğin kara bulutları Boynunu bükmüş papatyalar Göğsümün kafesine hapsediyorum Pencerende sevişen kumruları Sakladığım gözyaşları ile suluyorum Yolculara el sallayan kır çiçeklerini Şu yüce dağları duman kaplamış Yine mi gurbetten kara haber var Seher vakti burada kimler ağlamış Çimenler üstünde gözyaşları var. Son bahar rüzgarları Tel, tel döküyor saçlarımı Anlım açık Taammüden sevdam olmadı Planlı programlı değil aşklarım İpini koparmış uçurtmalarım Sol yanına vurgun vurmuş ömrümün Her çevirmede telsizlerde geçer Sorgulanır günahlarım Cızırtılı cevaplar gelir merkezlerden Dosyası kabarık… Biliyorum Sabıkam iki sayfa Dosyam kabarık Sicilim bozuk Anlatamam kimseye Sevenlerin ihtiyacı yoktur izaha bilirim Sevmeyenler anlamaz halimi Zaman aşımı beklemeye yetmez ömrüm Dağlar ağlar gözlerimde Yağmur, yağmur atıyor yüreğim Saçlarının ışıltısında oynaşır güneş huzmeleri Kirpiklerini atacak yayın kopmuş teli Sicilim bozuk Kırmızı ile işaretli adım İyi hal kâğıdım yok Dosyam kabarık… 10/04/2012 Maltepe

Devamını Oku
Mehmet Doğan 5

DUY, DUY DA ÖYLE GEL

Sana hasret kaldım sevgilim
Duy feryadımı duyda öyle gel
Senden ayrı hayat zehirmiş meğer
Duy feryadımı duyda öyle gel.

Devamını Oku
Mehmet Doğan 5

Sen gitmeden önce Hiç yüz vermezdim güneşe Senin gözlerin günüm güneşimdi Sen gidince battı güneşim Gölgeler sardı her yanı Şimdi yağmur bulutları biriktiriyor gözlerim Haykırmak isterken sensizliği Suskunluğum düğümleniyor boğazıma Sen giderken güneşimi de aldın Sakladın koynuna Meme uçlarına hapsettin güneş huzmelerini Karanlık kömür rengi şimdi Halka, halka baş kaldırmış meme uçların Aç göğsünün düğmelerini Azat et güneşimi Kavrulayım çorak topraklarca Boncuk, boncuk ter damlası olayım Göğsünün kuytu yerinde Damla, damla karışayım hayat ırmağına Boğulayım varlığında Işığında kör olsun gözlerim Sen var ya Sen giderken gözümün ışığını çaldın Ben böyle karma karışık Boynu bükük karanlıklarda kaldım Yinede arsızca gülümserim fotoğraf karelerine 26/06/2012 Ayvalık

Devamını Oku
Mehmet Doğan 5

Deniz kabuklarından kolyeler yapacağım
Deniz gözlü kızlara
Bir daha girmesinler rüyalarıma
Balıklar şahidimdir
Bahar gülüşlerimi kaldırıyorum dolaplara
Kışlıkları çıkaracağım

Devamını Oku
Mehmet Doğan 5

Hoş geldin
Geldin ama
Sen geç geldin
Zamansız geldin
Ansızın geldin
Sen çok uzaktan geldin

Devamını Oku
Mehmet Doğan 5

İlkimi değil dostlukların Mevsimi çoktan geçmiş kardeşliğin Hava bozuldu, su bozuldu Çıkarlar kör etti gözlerimizi Artık bir tastan kaşıklamıyoruz çorbayı Gülizar yengemin Yayık tereyağına dürülmüyor sevdalar Bir birimizin ağzından kaçırmıyoruz lokmaları Dezenfekte yaşamlar Mikroplardan korkuyoruz Kendi hücremiz ipek böceğinin kozası Aman bulaşmasın Oysa hiçbir antibiyotik temizleyemez Yürek pasını kalplerimizdeki kiri Plastik eldiven Plastik çatal, tabak Kullan at mevsimindeyiz… Kartal kayasına oturmuşum Sarıçiçeğe dönük yüzüm Yabani elmalar alıçlar deve yatağında Meşe palamudu sarmış dere yukarı Kozalak çalıyor Toybuk lu çoban Kürt kızlarının avazı sıra türkülerinde Bak bu Kara Haci Kulut’ların kızı Türkülerinde yaralı ceylan avazı… Yine su damlatıyor Dayımın şarap şişesinden mataram… Kapatıyorum gözlerimi Çilo Mehmet’in evi Hüseyin hoca tahta başında Armutçunun evinin ön duvarı eğik düzlem… Hoooo,.. hoo.. ırrre.. ırrrrre.. ırre Sesleri İbiş’i Kıcan’ın Su akıyor göz bakıyor Irre, ırre demenin ne anlamı var Mevsiminde değiliz kardeşliğin dostluğun Hırpani yaşamlara mahkumuz Ne çabuk çiziyor Birimiz diğerinin üstünü Benlik, bencillik kör etmiş gözleri Nasıl biliyorsak kendimizi Karşımızdaki aynı Kardeşlik, dostluk, yoldaşlık ne ola ki Akrabalık bağları Nüfus kütüğünden ibaret… Kar boran kesmiyor artık yollarımızı Yokluğunda minibüs parası Yürümüyoruz tabana kuvvet Tipiden yolunu yitirmiyor yolcularımız Koç dağında odunda değiliz artık Sıra türkülerini özlesek de köy çocuklarının… Aştık Aştık Aştık çok şükür Değiliz artık eskisi gibi Çevremiz oldukça kalabalık Cüzdanlarımızda sıra, sıra kredi kartları Kasalarımız çek koçanlarımız var Olmasa da can dostu akrabalar Evet değiliz eskisi kadar mahsum Kirlendik…. Kaybettik aşkı sevdayı Kaybettik Kardeşliği paylaşmayı Kaybettik insanlığımızı Neresindeyiz hayatın Kar zarar hesabına dönüşmüş her şey Baştan kabul ediyorum Ben kaybettim Altını üstünü çizmedim kimsenin Değilim bu alışverişin tarafı Kendisiyim… Çok yorgunum Poyraz sert esiyor ufuk kapalı Tipi boran kapatmış gönül yollarımı Minik serçeler sığınıyor ot yığınlarına Penceresindeyim Kabak tepedeki evin İp elimde tetikteyim Kalburdan yaptım kapanı Kömür karası beyaz kar üstünde Avlamak istiyorum Kardeşliğin sıcak güvenini Mevsimi değil artık biliyorum Ben boşuna Boşuna Bekliyorum… 13 / 10 / 2001 – Ayvalık

Devamını Oku
Mehmet Doğan 5

Martılar konuyor dubalara
Sandallar çapa atmış
Soğuk keskin bir bıçak
Elleri kızarmış soğuktan
Uykusuz gözleri kocaman balıkçılar

Devamını Oku
Mehmet Doğan 5

Bir sahil kasabasının sokak kedileri
Bir sahil kasabasının
Martıları, kuşları, balıkları
Delileri yalnız değildir

Pencereyi açık bırakarak uyumak

Devamını Oku
Mehmet Doğan 5

Yürüdüğüm Karlı kayın ormanı değil Kurt dereden yukarı çıkıyorum Ardıç ağaçları karşılıyor beni… İbiş amcam bağlamış atını Karamık çalısına Çerçi arabasında kenger sakızı Çakır gözlerinde doğuyor sabah güneşi Dalarına yuva kurmuş kırlangıçlar Gölgesinde nefesleniyor Kimsesiz yolcular… Taşçi Mayre omuzlamış beşli mavzeri Armutlu dereden Toybuk’a iner Eşkıyalar saklanır duldasında Kaçakçılar yol sorar Saçlarında güvercin uçuşları Dal budak salmak ister altı kıtaya… Ali imam Husen erken kalkmış Köşelide yonca biçmeye gider Bakkal dükkanında yatak portakallar Yine birilerine dilekçe yazıyor Askerlere mektup Hafif bir yel esiyor Yapraklarında çiğ damlası Annem Elif yanı başında Süt sağmaya gidiyor beriye Çobanlar sürüleri getirmiş kuşlukta Gölgesinde mor koyunlar eşinir Gürül, gürül akıyor dilinde Kaya Pınarı… Bak işte orda Ali Kalender Fenni kovan çakıyor bilge, çalışkan Okumadan bilen, kendi kendine öğrenen Kapamış kulaklarını Dünyanın kötülüklerine Ses veriyor koca ardıcın gövdesinden Yaprakları yol, yol olmuş dost sohbetlerine... Yanı başında Tacım hocanın atmış yine kafası Canını sıkmış leylek oğlu leylekler Birileri laf söylemiş akrabalarına Bıraksalar Sarız tepesinden Yel gibi esecek Sarı Çiçek yaylasına Ak ardıçlar selama durmuş Köy Enstitülü fedakar öğretmene... Hüseyin hoca açmamak için arayı Düşmüş yollara Yanı başında alıçlar şilanlar Efil, efil karamık çalıları Dalga geçiyor hayatla İnce zeka ürünü espriler Okul bahçesinden geliyor sesi Ardıçlar canlanıyor birer, birer Gövdelerinde sesleniyor canlar Biz buradayız unutmayın çocuklar. 26 / 11 / 2011 – Ayvalık otobüsünde… Bandırma da Hüseyin Hocanın Cenazesinden dönüşte–

Devamını Oku