Bu mevsimi bilirim
Yağarsa yağmur deli yağar
Sular deli akar
Cemreler düşer tek, tek
Yangın yerine döner yürek
Bu limon ağacı var ya zır deli
Metropolün göbeğinde
Kokusu deli eder beni
Çayır çimen
Kurt kuş
Börtü böcek delirmiş
Ver etmişler yaşama
Şu bizim pelül Abdi var ya
Yalın ayak donsun
Kendin trafik polisi sanıyor
Kırmızıya inat ağzında düdük
Geç, geç yapıyor her yöne
Ulan Abdi
Aklını seveyim
Bakıyorum gam yok keder yok
Aman ha
Kimseye demeyin
Bu şehir delirtti hepimizi
En akıllımız Abdi...
09/05/2012
Kadıköy minibüsünde
Dosyam kabarık
Her yerde kırmızı ile işaretli adım
İki sayfa alt alta dolu sabıka kaydım
Sicilim bozuk
Gün ortasında sensizliğin kara bulutları
Boynunu bükmüş papatyalar
Göğsümün kafesine hapsediyorum
Pencerende sevişen kumruları
Sakladığım gözyaşları ile suluyorum
Yolculara el sallayan kır çiçeklerini
Şu yüce dağları duman kaplamış
Yine mi gurbetten kara haber var
Seher vakti burada kimler ağlamış
Çimenler üstünde gözyaşları var.
Son bahar rüzgarları
Tel, tel döküyor saçlarımı
Anlım açık
Taammüden sevdam olmadı
Planlı programlı değil aşklarım
İpini koparmış uçurtmalarım
Sol yanına vurgun vurmuş ömrümün
Her çevirmede telsizlerde geçer
Sorgulanır günahlarım
Cızırtılı cevaplar gelir merkezlerden
Dosyası kabarık…
Biliyorum
Sabıkam iki sayfa
Dosyam kabarık
Sicilim bozuk
Anlatamam kimseye
Sevenlerin ihtiyacı yoktur izaha bilirim
Sevmeyenler anlamaz halimi
Zaman aşımı beklemeye yetmez ömrüm
Dağlar ağlar gözlerimde
Yağmur, yağmur atıyor yüreğim
Saçlarının ışıltısında oynaşır güneş huzmeleri
Kirpiklerini atacak yayın kopmuş teli
Sicilim bozuk
Kırmızı ile işaretli adım
İyi hal kâğıdım yok
Dosyam kabarık…
10/04/2012
Maltepe
DUY, DUY DA ÖYLE GEL
Sana hasret kaldım sevgilim
Duy feryadımı duyda öyle gel
Senden ayrı hayat zehirmiş meğer
Duy feryadımı duyda öyle gel.
Sen gitmeden önce
Hiç yüz vermezdim güneşe
Senin gözlerin günüm güneşimdi
Sen gidince battı güneşim
Gölgeler sardı her yanı
Şimdi yağmur bulutları biriktiriyor gözlerim
Haykırmak isterken sensizliği
Suskunluğum düğümleniyor boğazıma
Sen giderken güneşimi de aldın
Sakladın koynuna
Meme uçlarına hapsettin güneş huzmelerini
Karanlık kömür rengi şimdi
Halka, halka baş kaldırmış meme uçların
Aç göğsünün düğmelerini
Azat et güneşimi
Kavrulayım çorak topraklarca
Boncuk, boncuk ter damlası olayım
Göğsünün kuytu yerinde
Damla, damla karışayım hayat ırmağına
Boğulayım varlığında
Işığında kör olsun gözlerim
Sen var ya
Sen giderken gözümün ışığını çaldın
Ben böyle karma karışık
Boynu bükük karanlıklarda kaldım
Yinede arsızca gülümserim fotoğraf karelerine
26/06/2012
Ayvalık
Deniz kabuklarından kolyeler yapacağım
Deniz gözlü kızlara
Bir daha girmesinler rüyalarıma
Balıklar şahidimdir
Bahar gülüşlerimi kaldırıyorum dolaplara
Kışlıkları çıkaracağım
Hoş geldin
Geldin ama
Sen geç geldin
Zamansız geldin
Ansızın geldin
Sen çok uzaktan geldin
İlkimi değil dostlukların
Mevsimi çoktan geçmiş kardeşliğin
Hava bozuldu, su bozuldu
Çıkarlar kör etti gözlerimizi
Artık bir tastan kaşıklamıyoruz çorbayı
Gülizar yengemin
Yayık tereyağına dürülmüyor sevdalar
Bir birimizin ağzından kaçırmıyoruz lokmaları
Dezenfekte yaşamlar
Mikroplardan korkuyoruz
Kendi hücremiz ipek böceğinin kozası
Aman bulaşmasın
Oysa hiçbir antibiyotik temizleyemez
Yürek pasını kalplerimizdeki kiri
Plastik eldiven
Plastik çatal, tabak
Kullan at mevsimindeyiz…
Kartal kayasına oturmuşum
Sarıçiçeğe dönük yüzüm
Yabani elmalar alıçlar deve yatağında
Meşe palamudu sarmış dere yukarı
Kozalak çalıyor Toybuk lu çoban
Kürt kızlarının avazı sıra türkülerinde
Bak bu Kara Haci Kulut’ların kızı
Türkülerinde yaralı ceylan avazı…
Yine su damlatıyor
Dayımın şarap şişesinden mataram…
Kapatıyorum gözlerimi
Çilo Mehmet’in evi
Hüseyin hoca tahta başında
Armutçunun evinin ön duvarı eğik düzlem…
Hoooo,.. hoo.. ırrre.. ırrrrre.. ırre
Sesleri İbiş’i Kıcan’ın
Su akıyor göz bakıyor
Irre, ırre demenin ne anlamı var
Mevsiminde değiliz kardeşliğin dostluğun
Hırpani yaşamlara mahkumuz
Ne çabuk çiziyor
Birimiz diğerinin üstünü
Benlik, bencillik kör etmiş gözleri
Nasıl biliyorsak kendimizi
Karşımızdaki aynı
Kardeşlik, dostluk, yoldaşlık ne ola ki
Akrabalık bağları
Nüfus kütüğünden ibaret…
Kar boran kesmiyor artık yollarımızı
Yokluğunda minibüs parası
Yürümüyoruz tabana kuvvet
Tipiden yolunu yitirmiyor yolcularımız
Koç dağında odunda değiliz artık
Sıra türkülerini özlesek de köy çocuklarının…
Aştık
Aştık
Aştık çok şükür
Değiliz artık eskisi gibi
Çevremiz oldukça kalabalık
Cüzdanlarımızda sıra, sıra kredi kartları
Kasalarımız çek koçanlarımız var
Olmasa da can dostu akrabalar
Evet değiliz eskisi kadar mahsum
Kirlendik….
Kaybettik aşkı sevdayı
Kaybettik
Kardeşliği paylaşmayı
Kaybettik insanlığımızı
Neresindeyiz hayatın
Kar zarar hesabına dönüşmüş her şey
Baştan kabul ediyorum
Ben kaybettim
Altını üstünü çizmedim kimsenin
Değilim bu alışverişin tarafı
Kendisiyim…
Çok yorgunum
Poyraz sert esiyor ufuk kapalı
Tipi boran kapatmış gönül yollarımı
Minik serçeler sığınıyor ot yığınlarına
Penceresindeyim Kabak tepedeki evin
İp elimde tetikteyim
Kalburdan yaptım kapanı
Kömür karası beyaz kar üstünde
Avlamak istiyorum
Kardeşliğin sıcak güvenini
Mevsimi değil artık biliyorum
Ben boşuna
Boşuna
Bekliyorum…
13 / 10 / 2001 – Ayvalık
Martılar konuyor dubalara
Sandallar çapa atmış
Soğuk keskin bir bıçak
Elleri kızarmış soğuktan
Uykusuz gözleri kocaman balıkçılar
Bir sahil kasabasının sokak kedileri
Bir sahil kasabasının
Martıları, kuşları, balıkları
Delileri yalnız değildir
Pencereyi açık bırakarak uyumak
Yürüdüğüm Karlı kayın ormanı değil
Kurt dereden yukarı çıkıyorum
Ardıç ağaçları karşılıyor beni…
İbiş amcam bağlamış atını
Karamık çalısına
Çerçi arabasında kenger sakızı
Çakır gözlerinde doğuyor sabah güneşi
Dalarına yuva kurmuş kırlangıçlar
Gölgesinde nefesleniyor
Kimsesiz yolcular…
Taşçi Mayre omuzlamış beşli mavzeri
Armutlu dereden Toybuk’a iner
Eşkıyalar saklanır duldasında
Kaçakçılar yol sorar
Saçlarında güvercin uçuşları
Dal budak salmak ister altı kıtaya…
Ali imam Husen erken kalkmış
Köşelide yonca biçmeye gider
Bakkal dükkanında yatak portakallar
Yine birilerine dilekçe yazıyor
Askerlere mektup
Hafif bir yel esiyor
Yapraklarında çiğ damlası
Annem Elif yanı başında
Süt sağmaya gidiyor beriye
Çobanlar sürüleri getirmiş kuşlukta
Gölgesinde mor koyunlar eşinir
Gürül, gürül akıyor dilinde Kaya Pınarı…
Bak işte orda Ali Kalender
Fenni kovan çakıyor bilge, çalışkan
Okumadan bilen, kendi kendine öğrenen
Kapamış kulaklarını Dünyanın kötülüklerine
Ses veriyor koca ardıcın gövdesinden
Yaprakları yol, yol olmuş dost sohbetlerine...
Yanı başında
Tacım hocanın atmış yine kafası
Canını sıkmış leylek oğlu leylekler
Birileri laf söylemiş akrabalarına
Bıraksalar Sarız tepesinden
Yel gibi esecek Sarı Çiçek yaylasına
Ak ardıçlar selama durmuş
Köy Enstitülü fedakar öğretmene...
Hüseyin hoca açmamak için arayı
Düşmüş yollara
Yanı başında alıçlar şilanlar
Efil, efil karamık çalıları
Dalga geçiyor hayatla
İnce zeka ürünü espriler
Okul bahçesinden geliyor sesi
Ardıçlar canlanıyor birer, birer
Gövdelerinde sesleniyor canlar
Biz buradayız unutmayın çocuklar.
26 / 11 / 2011 – Ayvalık otobüsünde…
Bandırma da Hüseyin Hocanın Cenazesinden dönüşte–
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!