Kendi rüyalarıma alışamadım
Olmayacak şeyler oluyor
Bağırıp haykırmak
Koşup sarılmak varken
Seni yazıyorum şiirlerime
Çürük tahta bir iskelenin kıyısında
Bekliyorum seni, umutsuzum
Yaralı bedenimin yasını tutuyorum
Ara sıra yıldızlar kayıyor
Arkada ki ışığı saçların sayıyorum…
SANA NE
Boynun büküp öyle durma karşımda
Ağlarım sonra gülerler bana
Ellerin koynunda bükme boynunu
Çaresiz aşıktan fayda ne sana
Bu gün yine sensizliğe uyandım
Atım kolumu sağa
Döndüm yüzümü
Sensizliğe açtım gözümü
Kımıl, kımıl bir esinti
Uçuşuyor rüyada gülücüklerin
Sensizlik kalıyor geriye
Bu gün tıraş olmanın lüzumu yok
Çarptım suyu yüzüme
Faydası yok darmadağınım
Anlamsız çabalarım
Sen giderken
Beni götürdün beraber
Artık düşlerim bile parçalı
Huzurumu da aldın gittin
Ben yandım, yandım
Bu gün yine sensizliğe uyandım
15/06/2012
Ayvalık
Uzak bir vadide yankılanır
Kavuşamamamızın türküsü
Ansızın susar göz bebeklerim
Çok yüksekten geçiyor turnalar
Göçmen kuşlarda göç zamanı
Her şey ait olduğu yerde
BEN, BEN DEĞİLİM
Yangın yeri göğsümün tam ortası
Çığlık çığlığa martılar
Kalbim yırtacak kafesini
Fırlayacak
GELME YAYLAYA
Yapma bana böyle garezin mi var
Allı fistan giyip gelme yaylaya
Başım belada zaten sabıkalı sevdam
Salına, salına gelme yaylaya
50. yıl bonusuma
Yağmurlardan sonraydı gelişin
Son bahar yağmurlarından
Uzanınca tutacak kadar yakın
Kilometrelerce uzak yakalamak
Arkamda Kozak yaylası dumanı
Ayaklarımda engin deniz
El oyası dantel kıyılar
Nazlı, nazlı süzülüyor sandallar
Başımda Madran dağlarının yeli
Karşımda Cunda adası
Boğaz köprüsü el vermiş lale adasına
Ali bey sevdalanmış Lale’ye
Sevda yolundan bağlanıyor Anadolu’ya
Lale adası telli duvaklı gelin
Lacivert mavi ege suları
Kız çeyizi köpük, köpük oya kıyılar
Martılar alıp götürüyor beni
Ömrümün nefeslenme aralığı
Cennet tepesinden seyrediyorum kendimi
Kara tombul bir çocuk başında simit tepsisi
Yeşil camiden Emir sultana
Simit satıyor…
Gölgeleniyor mavisi denizin
Lacivert sevdalara kesiyor her yer
Pır, pır fırıldak kovalıyor
Sığır güderken Fransızca grameri zorluyor biri
Seyrederken tahta oyuncakları
Beşikleri, kağnıları…
İnebolu yolunda kaçırıyor otobüsünü
Karabük’te kalıyor
Yatılı okul talebesi meraklı sığır çobanı…
Yırtarak lacivert maviyi
Süzülüyor köpük, köpük balıkçı motorları
Sesiz soluksuz gökyüzü
Kiliseler bekçisi kimsesiz adaların
Üzüm teğekleri yabani
Bostanlar yok olmuş
Yosun tutmuş bahçe duvarları
Kırlangıçlar yuva kurmuş saçaklara
Ayvalık cennet tepesinden bakıyorum hayata
Bir rüzgar esiyor hafiften
Kır düşmüş saçlarımda uçuşuyor yıllar
Sol mememin altında garip bir mengene
Hafif bir sızı
Deniz’imde çalkalanıyor umutlarım
Fırat suyunda boğuluyorum ansızın
Dalga, dalga sevdalarım
Çarpıyor kayalara
Yolcularım kalıyor yollarda
Kar boran kesiyor yolları
Gelincikler, nergisler, kır çiçekleri
Boynunu büküyor papatyalar
Ayvalık ta cennet tepesinde
Ben
Kimsesizim
Hangi taşa vursam kafamı
Hangi koyakta yitip kaybolsam,
Çok yüksek gökyüzü
Dingin deniz
Göz kamaştırıyor adalar…
25 / 06 / 2011 - Ayvalık
Çobanlar terk etti dağları
Tek, tek yanmıyor çoban ateşleri
Geceler zifiri karanlık
Çobanyıldızı kayıp
Dereler korkunç, karanlık
Tepelerde poyraz, karayel
Ardıçlarda sebepsiz kıpırtılar
Sağanak yağmur
Şimşekler çakıyor peş, peşe
Yine bir yere düşecek yıldırımlar
Obalar boşaldı
Köyler boşaldı
Dağlar eşkıyasız kaldı
Koyaklarda kayboldu
İnsan sıcaklığı
Tek, tek yanmıyor dağlarda
Çoban ateşleri
Çakal sesleri karışıyor
Poyraz ulumalarına
Kardelenlerin boynu bükük
Köylü kızlarını bekliyor sümbüller
Sahipsiz kimsesiz dağlar obalar
Tek, tek yanmıyor dağlarda
Çoban ateşleri…
29 / 01 / 2012
Kartal - İstanbul
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!