Yıkılmasın duvarlar
Vazgeçtim Enternasyonalizmden
Kim söylemişti
Yıkın duvarları
Sınırlar kalksın diye…
Yep yenibaharlara uyanmak istemiyorum
Renk, renk devrimlere hayır
Globalleşmesin Dünya
Çağdaşlaşma ne ki
Bırakın beni
Bırakın
Dar kafalı kalayım
Bırakın kalsın krallar, Padişahlar demiyorum
Yeni krallara karşıyım
Post modern devrimlere
Yıkılmasın duvarlar
Ana rahmine düşmesin cenin
Mayalanmasın yeni hayatlara toprak
Modern tarım araçlarını istemiyorum
Hibrit tohumlarınız sizin olsun
Elde kara saban
Kazma, kürek
Bel, yaba yeter
Harman yerinde güneşe doğsun yüzüme
Bırakın
Bırakın
Bırakın ben geride kalayım
Çağa uymasın yürüyüşüm
Yeniden örülsün Berlin duvarı
İki kutuplu Dünyaya açmak istiyorum gözlerimi
Yıktığınız duvarları örün yeniden
Kimse dokunmasın duvarlara
Atlaslarımı getirin
Siyasi, coğrafi haritaları
Asırlar öncesine dönsün
Nehirler aşılmaz dağlar çizsin sınırlarımı
Bırakın beni
Bırakın, bırakın
Dar kafalı kalayım
Yıktığınız duvarları örün yeniden
Kimse dokunmasın duvarlara…
ZAMANSIZ
SEVDALAR
(gölgeler devrildi sola)
İNSANLIK TARİH
Birileri iskarpin giyerdi
Ben kara lastik cızlavet
Pantolonum yamalıydı çokça
Önlüğümün siyahı griye çalardı
Bana simit al demedim
Ben sana söylemiştim demeyeceğim
“ Ben sana mecburum “ demişti
Atilla İlhan
Ben sana tutukluyum
Her gün tahliyesini bekler mahkum
Çentik, çentik attım günleri
Dikine çizgileri bağladım yatay
Her yedi bir hafta
Her eli yedi yıl oldu
Af çıktı mahkumlara
Hırsızı, arsızı, kader kurbanları
Siyasiler bir, bir gitti
Benim sana tutukluluğum bitmedi
Hükümlüler gün
Tutuklular duruşma sayar
Benim günüm yılım belli değil
Ben sana tutukluyum
Her geçen gün bir çentik yüreğime
Kanıyor yüreğim
Sevda pınarı yerine
Şakaklarımda uçmaya başladı ak güvercinler
Anlımda yol, yol oldu kırışıklar
Kar buran kapatsa da yolları
Bak gözlerimde hala duruyor
İlk gün ışıltıları
Çokça buğulansa da gözlerim
Gizlerim gözyaşımı
Dudağımın kenarında yarım gülücükler
Ben sana tutukluyum
Yetmiyor artık
Uzaktan uzağa öpücükler
Mühebetmi idamı bilmem
Cezam ağır
Voltada kimse kesmiyor yolumu
Kulağı kesikler bile uzak saygılı
Ben sana tutukluyum
Gençliğim mahpusluğunda kurudu
Ben sana sevdalı
Ben sana tutuklu..
07/02/2011 - Kadıköy
Yalçın kayalıkların aynasında güneş
Uçurumun başına bir çift kartal konmuş
Islık çalıyor poyraz
Mor koyunsuz ardıç gölgeleri
Kurt kuş uykudadır şimdi
Omuzu çapraz fişeklikli
Yer gök birleşir
Ufkumun çizgisinde
Depreşir hasretim
Gün doğumunda başlar
Sana susuzluğum
Her tan atışında yeniden
Yeniden, yeniden…
Sana hasretim
Sonsuz
Susuz
Kimliksiz
Kimsesiz
Her batışında Güneş
Her gün batımında
Sana yeniden sevdalanır bu yürek
Odsuz
Ateşsiz
Külsüz
Dumansız
Yanar, yanar kavrulurum…
Oy sevdiceğim, oy kurban
Kulun kölen olayım demiyorum
Çoktan kulunum
Üç otuz paraya kölen…
Sildin benliğimi
Yok, ettin beni
Hiçbir şey vardan yok olmaz
Sen beni bir pula sattın
Sen beni yok ettin
Nefessiz ettin
Cansız ettin
Şah damarımdan vurdun da
Kansız ettin…
Oy sevdiceğim, oy kurban
Şimdi yeniden yarat beni
Ana rahmine düşür de
Yeniden
Yeniden
Yeniden doğur beni
Hasretini al
Sevdanla yoğur beni
Aşkının ateşi ile pişir
Yeniden, yeniden
Yeniden yarat beni…
Şiir - Mehmet DOĞAN.
02 / 08 / 2011 – Ayvalık.
Uzun, uzun, çalar telefonum
Metalik bir ses
Aradığınız abone cevap vermiyor
Daha sonra tekrar arayın
Sinyal sesinden sonra mesaj bırakın
Makinelere bırakamam mesajımı
Sana söylemek istediklerimi
Diyemem başkalarına
Nefesini duymadan anlatamam derdimi
Daha sonrasına yetmez belki ömrüm
Telaşım ondan
Uzun, uzun, çalar telefonum
Hasbıhal edemem
Bu hal başka hal
Diller lal
Yürekler kapalı
Baz istasyonlarından yüreğimin sesi
Hatlar kapalı
Çilingirler açamaz sevda yollarımı
Ben bana söylerim sözümü
Hep kendi kendime
Tek taraflı monolog benimkisi
Söylediğim ayrı söylemek istediğimden
Açan olsa belki anlatabilirim…
İlk çalışta açılsa telefonum
Sıcak bir sözle erise
Yüreğimdeki buzlar
Sesinin sıcaklığına sığınsam
Anamın göğsüne yaslamış gibi başımı
Anlatsam, anlatsam…
Uzun, uzun, çalar telefonum
Metalik bir ses
Aradığınız abone cevap vermiyor
Daha sonra tekrar arayın…
04/05/2012
Ayvalık
Her tükendiğinde umudum
İnsandan yana
Bir şey oluyor
Yeniden bağlanıyorum hayata…
Bak şu insanlara
Kan ter içinde koşturuyorlar
Yardım konvoyuna
Göz, kulak kesilmiş her yerleri
Yürekleri Van, Van atıyor
Dilleri Erciş…
İki elbisesi olan birini
Yorganını, yastığını getiriyor bir
Baba yadigarı palto çıkmış dolaptan
Çocuğunun boğazından kesmiş mamasını
Kucak, kucak çocuk bezi
Koşturuyor bir diğeri…
Her tükendiğinde umudum
İnsandan yana
Tam artık bitti insanlık
İşte bu bencillik
Bu çıkarı için satmak onurunu
Tam artık bitti dediğimde
Bir şey oluyor
Yeşeriyor yeniden umutlarım
Yeniden bağlanıyorum hayata…
25 / 10 / 2011 - Ayvalık
Gönül gel seninle hasbıhal edelim
Kanatsız uçmaya kalkışma gönül
Kırmızı gülün albenisi
Bülbülün kandamlasıdır.
O kırmızı güldür çeker aşığı
Eline batsa da okşa sen gönül
Sevgiliye sunulur aşkı kalp ile
Aldırma dikene sev sen maşuku…
Pejmürde serseri dolaşır sokakları
Aşk sarhoşu olur görmez gözleri
Diyen desin sen uyma yabana
Deli adı takma sen ona gönül…
Kalem akar gider kağıt üstünde
Yazı kalır yarına yadigar
Aşk olunca konu biter mürekkep,
Kör olur gözleri çıldırır yazamaz gönül…
Kamışın vatanı bataklık çamur
Uzanır, uzanır yükselir göğe
Ah çektikçe boşalır içi
Aşk ateş olur düşer içine
Neyzen dudağında cana gelir
Duymaz her kulak müzik sanır
Bülbülün güle aşkını duyar sevdalar
Aşk coşkusu olur düşer şaraba gönül…
Bak aynaya gördüğün sensin
Yüzün aynasıdır iç dünyanın…
Yaşam bu aynadır nasıl bakarsan bak
Öyle görünürsün
İyi ol gönül
İyi düşün
Kendin için istediğini başkası için de dile
Tek başına olamazsın mutlu
Huzur herkesle bulursun gönül…
Sırça köşkler gösterişlidir her yanı camlı
Azametli, heybetli, şatafat şanlı
Karşıdan bakarsan böyle görürsün
İçini gör bak ne kavgalar
Ne boranlar fırtınalar saklı…
Gönül gel seninle hasbıhal edelim
İpek böceği kozası değildir evren
Böylemi sürer bu devran sonsuza
Her dostunum diyene sen olma meftun
Senin için değil
Herkes gönlünce olur dostun
Seninle ağlayıp senle gülmezse
Kimse içindeki sıra olamaz vakıf gönül…
24 / 10 / 2011
Ayvalık
Atılmış yolun kenarına
Krem renkli kadife çek yat
Lise duvarının dibine
Neler yaşadı kim bilir
Neler gördü
Kumaşında hangi güzelin göz nuru
Ahşabında hangi delikanlının alın teri
Kimler tutuştu el ele
Dolaştı mobilya mağazalarını
Hangi evin salonunda kuruldu başköşeye
Kimler geldi geçti
Kim oturdu üzerine
Sarılıp yatanlarda oldu mutlaka
Sahi
Hangi çocuklar zıp, zıp oynadı üstünde
Dili olsa da konuşsa…
Belki yaşlı bir çift satın aldı
Gençliği yaşamadan sahipleri ile ihtiyarladı
Sahi
Ölmüşmüdür sahibi çekyattan önce
Tek başına oturmuşmudur
Geride kalan
Beli sayılmaz daha ihtiyar
Atılmış yolun kenarına
Krem renkli kadife çek yat
Lise duvarının dibine
Ölünce ihtiyarlar
Toplanmıştır çocukları
Boşaltmışlardır evi
Onlar mı bıraktı kaldırıma
Bir tek vefalı çıkmış
Sokak kedisi
Önceki gün buradaydı yine
Kıyamamış çöpçüler belli
Üç gündür duruyor orda
Krem renkli kadife çek yat
Atılmış lise duvarının dibine
Hayat bu
Sevgi yumağına doğar çokça
Üzüntü
Acı
Kimsesizlik gelir sonra
Kimsesiz mezarda fakir ölüsü
Bu gün var
Yarın yok
Oynamaz ne bir yaprak
Nede dövünür bir kol
Sanki hiç olmadı o salonda çekyat
Ve hiç yaşamadı fukara
Halıda iz yapmıştır ayak izleri
Fakirin kalmamış gölgesi
Çok şey anlatıyor
Krem renkli kadife çek yat
Tek başına kimsesiz
Atılmış yolun kenarına…
03.06.2011 - Maltepe
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!