On ikinci gecesiydi Rebî'ülevvel'in
Doğdu âlemlerin nûru Muhammed'ül emin.
Bir müjde yayıldı pazartesi gecesinden
Parlıyordu güzel yüzünde nûru Adem'in.
Yüreğimde ela bir vadidir gözlerin,
Dilimde bir bedduadır acı sözlerin.
Elimde soluyor bütün çiçekler bir bir,
Gözlerim ela gözlerini vatan bilir.
Sevgimi midir dağların dudağında inleyen?
Neden boynun bükük
Sen de benim gibi öksüz mü büyüdün
Gelincik?
Annenden ayrı mı kaldın benim gibi
Gelincik?
Bahar geldi,
Bayram gelmiş,kapın çalınmış,
Sevinçler,mutluluklar paylaşılmış,
Sohbetler yapılmış,eller öpülmüş...
Neye yarar kalp kırıldıktan sonra!
Kırk yıl sırtında gezdirsen,
Ben acıların emzirdiği bir çocuğum,
Artık hiçbir acı, bana acı vermiyor.
Bağışıklık kazandı acılara ruhum;
Fakat haksızlığın verdiği ıstırap zor.
Dalgalansın ebediyyen mavi göklerde al bayrak;
Namustur,şereftir...üstümüze yağan sağnak sağnak.
Bir sabah yolda yürürken dalgın,
Bir ses işittim birden,irkildim.
"Dur,basma amca sakın! "
Yürümedim,orada dikildim.
Ayağım havada kaldı bağırınca,
Adem'dir babamız,Havva'dır annemiz.
Şöyle buyuruyor sevgili peygamberimiz:
Arap'ın Acem'e,Acem'in Arap'a yoktur üstünlüğü,
Aynı milletin kollarıyız biz.
Aynı ormanın ağacıyız,aynı ağacın dalı,
Biliyorum,
Dağlar kadar çoktur benim günahım,
Arş-ı âlâ’yı tuttu âhım!
Dünyada yaşadım ben cehennemi,
Ahirette beni,
Yakma Allahım! Yakma Allah’ım! Yakma Allah’ım!
Düşüncelerim ıslandı yağmurda,
Astım çamaşır ipine,kurusun diye.
Fakat güneş doğmadan battı sahurda,
Onun için girmez düşüncelerim fiil kipine...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!