Ruh seyyahıyım ben,
Bazen Şems’e yazarım, bazen Mevlana’ya,
Bazen Aristo ile karşılıklı oturup diyalektiğe dalarız,
Bazen, Hz. Muhammedin safında namaza dururum,
Hz. Alinin elindeki Zülfikar olurum bazen ve kılıç üstünde namaza dururuz birlikte,
Hz. Musanın elindeki asa, yolunu açan kızıl deniz ve yoldaşı Harun olurum,
Beni üzen elinin elime küskünlüğüydü,
Kalbimin zamansız atması ve ayartmasıydı beni
üzen adımın yanına yazılamayışıydı adının,
omzuma yaslanan başın bana ait olmayışı…
Tenine sinen kokunun aklı yoran yabancılığıydı,
Çocukluğumun
Uzun süren gece yolculuklarında
Karanlığa amors
Yalnızlıklar yaşadım.
Aklımı,
Cebinde paran yoksa
En seçkin soy’dan gelsen adın soytarıdır,
Heyben boşsa
Karun hazinesine de sahip olsan
Soytarılar soylu kalır yanında…
Üstadım, sen gittiğinde beri biz insanlığımızdan çıkmakla meşgulüz,
Aşkı şefkatle beslemek bir yana, aldatmakla haşır-neşiriz...
Canımızda gurbet sirenleri, güllere gürz takıyoruz hayli zamandır...
Üstadım, herkesle kestik münasebetimizi,
Sohbetinden gıda aldığımız kimseler yok,
Gereklilikler
Ve hayatımızın gerçekleri…
Ya da gerçek sandığımız
İğreti tutunmalar!
Ben saçlarında ölmek isterim bizzat;
Biz hep senden konuşuruz,
Çevremizde cennet meyveleri,
Şarabı utandırır aklımızın sarhoşluğu...
İstanbul.
SEPTİST SEVİŞMELER
Ateşli sevişmelerimin
Pis kokusu yükseliyor tenimden.
Seyislik seyir demekti, sürgün demekti ana yurttan…
Seyis saksıdaki çiçekleri alıp soteye çekildi,
Niyeti saksıda at nalı yetiştirmekti,
Ama kısmette yoktu işte,
Hiç toprakta at nalı yetişir miydi?
Şiirdi çocukluğum…
Ama şiir olmak yalnızlık demekti,
Ve şiirler çoğu zaman yoruma açık söz kümeleriydi…
Bağ kelimesini tam olarak nerede kullanacağımı bilmediğim yıllardı;
Ayakkabı, üzüm ya da aile?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!