karanlık zamanlar ağaracaktı masada
sen ürkek, ben ürkek...
gözlerinde sorgu katiplerinin bakışları,
bakışlardaki anlamlar beni yitirecek...
yaz ortasında sonbahar yaşanıyor
Aç kurtların sofrasında
Salyalı bakışlara meze olmuş, aşkın adı kadın.
Kısık ve şehvetli sözleri üzerinde toplamış, davetiye gönderircesine
Gülmüş.
Eğlenmiş.
Eğlendirmiş hatta ara ara attığı kahkahalarla
Dik duracaksın.
Eğilmeyecek başın.
Omuzların düşmeyecek yere paralel
Ağlamayacaksın…
Gözyaşların ve hıçkırıklarına karanlıklar şahit olacak
Sen, omuzlara düşecek adam değilsin
İki kişiden türeyen onlarca kişiydiniz
Beyaz, kumral ve esmerdi teniniz
Orta ya da uzun boylarınız vardı
Zayıf veya şişmandı kilolarınız.
Güzeliniz de vardı aranızda
Güzellikten nasibini alamayanınız da
Her ayrılık bir yenisini doğurur zamandan
Her gidiş bir gelişe mi gebedir?
Uçmak, metal yığınlar üzerinde
Uçmak hem ayrılığa, hem kavuşmaya ebedir.
Bu sevdayı ucu kırık bir kalem yazmalı
İncitmeden, kırmadan, anıları ağlatmadan
Basit ve bir o kadar anlaşılır şekilde
Süslü kelimelerle satırları donatmadan…
Ve, O kadını anlatmalı en afili kelimelerle ucu kırık kalem
Siyah beyaz filmlerdeki aşklar kadar masum
Bir aşk yaşanır
Korku avuçlarıma sığmaz, taşar bedenimi
Kollarıma ağır gelir yokluğunun hayali
Taşıyamam…
Adımlarım olmadığın yerlere yönelmez
Ağladım,
Sessizliği yırttı attı hıçkırıklarım
Ağlamadığım kadar ağladım ardından
Sonra uzattım elimi,
Aldım hikayemizi yağmurdan…
Senin geçmişinde acılar
Bende ise eskilerden kalan yaralar
Sen beyaz kadar masumken
Karalar, benim ömrümü tamamlar
Sende heyecan var, sende neşe
‘Şehit düşmedikçe kadınını ağlatmayacaksın.’
Terk etmeyeceksin.
Üzmeyeceksin.
Ölmeden önce sensiz yaşayabilecek mi?
Soracaksın.
Dinleyeceksin…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!