Yazdıkça çoğalıyor yokluğun
yaşlandıkça ağırlaşan kelimeler gibi
daha anlaşılır bir şey oluyor özgürlük
daha bir mavi esiyor yüzündeki rüzgarlar
kokun daha çok yaklaşıyor ilk süte
çoğaldıkça mektuplar
Birazdan sen olacaksın
yüzün gelecek
gözlerin üstüne dökülen saçlarınla
belki solgun
belki en canlı haliyle
yanakların olacak
İstanbul
seni böyle özleyip yıkılan
her seferinde ölü İstanbul
taşı toprağı ayrılık istanbul
Hangi kıyısına baksan binlerce liman
Ne çok yeni yerlerimiz var şimdi
saçların üstünde kokuyan huzurum ardından
göğsümden boynuma doğru sarmaşık duran başından sonra
öyle çok yerimiz var ki şimdi
yeni
senden hemen sonra
Evinden gittiğin
çok değil daha
evime gittiğin
bir kaç sokak ötemde
az olmuş daha
bir kaç su ötemdesin
Öyle okuyorsun ya
kelimelerim heyecandan şaşırıyorlar
ne anlattıklarını
kesin saklanıyorlardır bazıları
yanlış anlaşılır diye
Buyurun hanım efendi
size buyurmak ne güzel yakışık
yakından bir nefes kadar da olsa o kokunuz
bazen yüzünüzden bir kaç damla tebessüm
ve bakışlarınız!
Ah bakışlarınız
Ellerimin içinden geçen ellerin
beyaz yolcular gibi
her biri bir yerim
dokunulsalar ölüme yaşam öğretilir
Ellerimden geçen uzun yolcu ellerin
Biliyorsun.
Yoktum.
Senden önce.
Yer’in olmadan öncesi,
su ve toprağın yabancı zamanı.
Ay’ın uyumsuzluğu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!