tel örgülerin ardı çırılçıplak ve karanlıktı
başucumda dönen lambaların siluetleri
ardı sıra yükselen çığlık sesleri
bir fırtına kopacak dercesine
ağlamaklı, yaralı, sessiz komşu köyleri
yüreğinin pınarından içtiğim
otuz tas suyun hatırına yazıyorum
otuz üçüncü şiirimi
sana susamışlığım vakidir
serseri yıldızlar altında
otuz dördüncü sokağa vardığımızda
avcılar sahilinde ilk gecemiz
söylediğimiz şarkının ikinci nakaratı
dalgalar eşliğinde son sessizliğimizdi
üstelik çaresiz, yitik ve perişandı
al götür, ne var ne yoksa evimden
ıslak dudağında kalan izlerimi de sil
sana yazdığım mektupları da yak git
bırak savrulsun rüzgarda külleri
inanamıyorum bu olanlara
herkes soruyor, herkes yoruyor
karanlıklar bile, bizden korkuyor
insan yine de ihtimal vermiyor
bunca yaşanan öfkeli bayramlara
gidişinin beşinci mevsimindeyim
beşinci mevsim çok kurak geçiyor
sokaklar solmuş gül cehennemi
gökyüzü sessiz ve karanlık
geceleri daha çok ağlamaya başladım
güzün esintilerini hissettirdiği ilk günde
karabulutlar çıplak ve haşmetli
genç kadın göğün seyrinde
gösteriş sırası kavaklardaydı
patika yolda el ele iki genç çocuk
baharın kokusuyla açtım gözlerimi
cennet yüreğinden düşen bir parçaydı
yaraların yaralarıma armağandı
bu şehirde bir sen yoktun
vagonunu kaybeden tren misali
yazmaya kıyamadığım kalemimden kırmaya başladılar
ilkin penceremde yasını tutardı çiçeklerim
sonra yerin yedi kat dibinden
gökyüzünün yakarışlarını duyuyordum
süregelen bir fırtınanın derin yaralarını sarabilmem
bitsin artık, bitecek mi
aşkıma ihanetin sürecek mi
sana verdiğim bu cennet
cehenneme mi dönecekti
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!