Ben kuzeyin oğlu
Kara denizin hırçın çocuğu
Karadeniz yıkamış ruhumu
Onurumla ayakta dimdik
Alnım açık, yüreğim engin
Sevdalarım yüce kara deniz kadar engin
Yalnızlık zemheridir gidenlerin ardı sıra
Billur tanecikler gibi bir bir
Gözyaşları buz döker
Pusludur şimdi gökyüzüm
Yüzümde sisli bir hüzün
Ve yokluğun zemheriden de beter
Ne Tadım Kaldı, Ne Tuzum, Şiirler Öksüz Kaldı.
Kalemler Yasta, Kelimeler Üzgün.
Defterler Ak Değil,
Kaplamış Kara Bir Hüzün.
Yetmiyor Acımı Anlatmaya,
Yetmiyor Usta!
DİLLER LAL KALEMLER ARZU HAL
Diller Lal Kalemler Arzu Hal
Yazıyor Lal Dillerin Yerine
Yarım Yamalak Sözcükler Harap
Şakıyor Şiirler Lal Dillerin Yerine
Geçmişim asılı kaldı ayaklarımda
Gitmek istesem de gidemiyorum
Anılar pranga vurgun ruhumda
Silmek istesem de silemiyorum
Salkım saçak düşlerim anafor geçmişte
Gün ışığı kirlendiyse,
Güneş öfke kusacak.
Toprak kavrulacak,
Toprak susacak.
Öfke kusacak evren,
Kıyamet bizden kopacak.
Elleri nasırlı,
Hüzün bakışlı çocuklar
Kanatırsa yüreğinizi.
Göz pınarlarınızdan,
Süzülürse birer damla.
Yüreğiniz nasır bağlamamışsa daha,
ne sen evrenden uzaksın neden evrene yakın
evren çerçevelemiş ruhunu
ruhun evrene senden de daha yakın
gün gelir veda zamanıdır
ve evrene varma zamanı
ne bir saat geriden de bir salise yakın
Sevdam Mezopotamya’da çiçek açtı
Gönül yol almış kürdü diyara
Aşk üçgeninde sıkışmış sarışın bir gülüm
Alevden bir korum bekri diyarda
Mezopotamya’da kök salacak
sancılı düşsel hayaller
yalancı siluet aşklar
keşmekeş yürekte sevdalar yük
ve yabancıyım sevdan da ben
haydi anlat beni bana
KALEMİNİZSUSMASIN.
TAM PUAN
KALEMİNİZE SAĞLIK.
KUTLUYORUM