Bütün gürültüleri mıhlamak istiyorum
Ait olduğu yere,
bütün cesaretimi toplayıp
Kelimeler denizinden,
yoksulluğun mahkemesini kurup sokak ortasına,
(mor bir yıldırım 4)
Bir intiharın son yalnızlığı kuşatmasın,
Sivas türkülerini,
Cehennem adres sormasın
dostların kapısında,
Susmanın yalnızlığında öğrendim
Su üstünde yürümeyi
Ben kimsenin umurunda değilken,
Böyle bütün duvarları yıkılmışken
Üstüme dünyanın
Şimdi umurlar yemek sonrası
Kan tutmuş hüzünlerimi,
Dev sanmışız cüceleri bir zaman
Puşt zulasında lokman ne gezer
Ağyar olmuş dost kervanları
Hangi yağmur,
BİZ BUNU HEP YAPARIZ…
Uygarlığın beşiği,
Kendilerine kendilerinin yakıştırması,
Firavun mu hortladı,
Nemrut mu kalkıp mezarından
Yılanlarla dolu bir çöl,
Ve yılanlar soyundan bir döl
Meşhur sütlaç gitmemiş kurşun yarasından içeri
Siparişlerde Kızılhaç olsa gerek,
adreste yerini bulamayan mermi
Tır şoförlerine takılmış ambulans dolusu resimsiz ölü
Tasarlanmış bir korku atkı gibi takılmış boynuma,
Oysa
Denizden esen bir rüzgar Kederli davullar çalıyor kulağımda,
Eğilmiş bir zorba zehirli kuyulardan içtiğimiz su bu olmamalıydı
yüzü koyun hücredeyiz, eskimiş mazbatam hazırlanmış kirli ellerde,
Çürümüş bir ceviz içindeyiz halen,
Artık korkulu düşler yok,
Kendi hisseme düşen meteorlardan,
Ve oldum olası şu yalnızlıktan,
Başka baharlara erteledik umutları
Filistinli çocukların elinden alıp oyuncakları,
Gökten inen bombalarla,
Eşkıya pusularında bir şehir adı Diyar-ı Bekir
Tabutlara saklama gülüşümü
İstiridye kabuğuna sığmaz
Cesaretle topladığımız gökyüzü,
Ey mahşer sana sığınmışız!
Kırk ikindi vaktine demirliyorum
Darağacından aşırdığımız gemileri,
Her sabah yastık altına biraz selvi gölgesi,
Biraz barut kokusu koymayı ihmal etmiyorum




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!