Bir amfitiyatroda sahne alır gibi
oynanan oyun belki Antigone
düzene karşı gelenleri konu eden bir trajedi,
belki Romeo Juliet gibi bir klasik
ümitsiz bir aşk hikayesi...
Aşk tutkuyla harmanlanır
Sevdayla kıdem kazanır
Saygıyla ebediyete doğru uzanır
Aşk meşki barındırır
Çokça al ile sarmalanır
An be an içimde
biraz daha küçülüyorsun
biraz daha ölüyorsun
an be an
biraz daha berrak görüyorum
Araftayım,
Var ile yok arasında
Yaşıyoruz işte ölüymüş gibisine
Ya da ölüyoruz yaşıyormuşçasına
Sevmek iki türlüydü eskiden
bir lafta
bol bol kelimeler söylenir
icraata gelince
bahane üretilir
Aşk nedir sorma bana,
Öyle gözünde de büyütme,
Aşk, ellerin,
O sigara içişindeki tikkin,
Aşk; ayağını bana değdirmem,
Elimi bacağında tutma arzum
Çok konuşulan bir kavram
gibi gözükse de
layığıyla çok nadir yaşanan
bir duygudur aşk
İşte o aşk kavramdan çıkıp
Aşk deyince;
gönül sevmek
göz görmek
kalp yanında olmak
ten hissetmek
el dokunmak
Gündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay
Daha güvenli, daha huzurlu, daha "insancıl" yarınlar dileği ile..
Anneler Gününüz kutlu olsun...