Latif Öz Şiirleri - Şair Latif Öz

Latif Öz

Gurbet elde per perişan olalı
Karardıkça karardı bu bahtımız
Ana baba bacı gardaş bulunmaz
Çöktü saray yıkıldı şu tahtımız

Dünya geçiremem sana nazımı

Devamını Oku
Latif Öz

Marifet yolun yolcusu
Dinle sana bir sözüm var
Arif olan gaflet bilmez
Tesbihinde üç düzüm var

Bulmayanın yüzü kara

Devamını Oku
Latif Öz

yıkılırken üzerime tüm gençliğim
hatalarımın akisleriydi
boğazımdaki düğüm
körpecik delikanlı
körpecikliğimin ayinesi

Devamını Oku
Latif Öz

eşyanın dilini bilmesidir
şairin farkı
yıldızlara selam çakıp
şahit tutması
koskoca masaldır hayat
devlerle aşık

Devamını Oku
Latif Öz

Elmayı soydum
Başucuma koydum..
Pas tutarken elma
Mum söndürüyorum
Onuncu köyün yatsılarında
İnciğimdeki yaralarıma

Devamını Oku
Latif Öz

Kan düştü toprağa, can düştü
Ufka dalan fersiz gözlerden
Yaş düştü bağırlara sellercesine
Ana doluydu Anadolu..
Ciğerlerinden bir parça vardı cephede.

Devamını Oku
Latif Öz

Boynu bükük bir çiçek açmış gözünü
Seher vakti tan yerine dikmiş gözünü
Güneş doğup gül çiçeğe vermiş özünü
Sen güneşsin ben zavallı çiçek misali

Bülbül güle hasret imiş kavuşmuş

Devamını Oku
Latif Öz

Zor güç ile çıktım burcun başına
Çiviyle yazmışlar çeşme taşına
Vuruldum gözüne çekme kaşına

Yürü dilber yürü kalmam dizinde
Bir ombul üzüm var heybe gözünde

Devamını Oku
Latif Öz

Canan diyarından bir selam geldi
Bayramım seyranım hayranım bugün
Gönlüme yarimin hayali doldu
Bayramım seyranım hayranım bugün

Yalancı dünyada çok vakit gezdim

Devamını Oku
Latif Öz

Daire semai dönerek ney neye söyler ne der?

İki mısraını serlevha yaptığım Tab'î Mustafa Efendi'nin 'Gül yüzlülerin şevkine gel' diye başlayan bayatî şarkısında da olduğu gibi ney, kendisine sır sunulmuş bir müzik aletidir.
Hassaten Mevlana Celâleddin Rumî'nin mesnevisinde meşhur ilk on sekiz beytin mevzuu olmakla musikinin sınırlarını aşıp bizatihi tasavvuf konularının izahı için imtisal edilmiş, özellikle Mevlevî tarikatı ile bütünleşmiştir.
Müşahhas hali ile kamıştan öte bir şey bulamayacağımız ney, mücerredde insanın manası ile örtüşür.
Zayıf tarik ile anlatılan bir hikâyecikte Allah'ın peygamberi tarafından 'ilmin kapısı' diye taltif edilen Hz. Ali (R.A) 'nin, sahip olduğu ilim sırrını bir kuyuya fısıldadığı, sonraları kuyunun suyu ile yeşeren kamışlardan bir çobanın ney yaptığı, neyden çıkan avazın da ilim sırrını ifşa ettiğinden bahsedilir. Muteber olmayan bu hikâyecik ile neye, mana âleminden üns esintisi sunan bir nefes nazarıyla bakılmış, neyzenler de ney üflerken umumiyetle gözlerini kapatıp gaybdan haber alırcasına bir edaya bürünmüşlerdir.

Devamını Oku