bir gece biter, ay büyürken huzursuz
kanmalarında çocuk bakışlarıyla
kapanırken gözlerinin ışıltısı
huzursuz, bir gece biter ay büyürken
bir söz, bir yerden bir yere gider, kendinsiz
tek hatırlanan lacivert uykuları ölümün
..
'Yeşil' senin gözlerinde saklıydı;
benimse ağlamaktan yosun tutmuş kirpiklerimde...
'Pembe' senin gülüşünde saklıydı;
benimse kırk yerinden kırılmış hayallerimde...
'Lacivert' senin sürmende saklıydı;
benimse hüzne boyanmış gecelerimde...
..
Sevgilim lacivert uyanıyor
Bilirim yerini gözlerinin
Çanakkale nerde?
Sevgilim karanlık uyanıyor
Bilirim yersizliğini sözlerimin
İstanbul nerde?
..
Beyaz duvar ışıldıyor,
Mavi gökyüzü bir baska renk katıyor
Yesil bahçe imrendiriyor,
Lacivert sular göz kamaştırıyor
Sarı sıcak güneş isıtıyor
Renklerin kardesligi elele tutusmus
..
Başında lacivert bir kasket
Sırtında aynı renk bir gocik
Ve mavi olan göynek
Biliyorum
Omuzuna her an bir paçalı konacak
Yüreği elnde tertemiz
Alnı açık başı dik
..
Ne olur benim gözümle baksaydın,
Şu çiçeğe şu yeşile,
Hatta şu lacivert geceye,
Sığınsaydın dizelerimdeki sıcaklığa,
Başını koysaydın her satırdaki mutluluğa,
Yazdığım yazacağım anlattığım anlatacağım,
Tüm güzelliklere..
..
Sabahın serpildiği, kadife koyu kırmızı gülün yaprağında
Oturan çiğ damlasının içindeydi, sevgi
Lacivert gecenin koynundan, ay ışının buluştuğu; gri denizin sularında
..
Gökkubbe perdesini her kapatışında
Seni hatırlar, dalarım...
Göğüs göğüsedir bulutlar,arbededir yaşanan,
Beynimde şimşekler,gökte feryat,gökte figan
Yırtılır sema,dökülür,dökülür içim
seni ararım
..
Aradığım kaybettiklerim miydi? Özlediklerim mi? Neydi beni buraya çeken? Yaşadıklarım mı? Yaşayamadıklarım mı?
Ruhumun derinliklerinde kanamaya başlayan yaranın ince sızını dinlerken yüreğim yıllar öncesinden açık kalan bu yaranın izlerini taşıyordu. Asma yapraklarının altında oturduğum sedirde ruhum kaybolmuş gibiydi. Her safran kokusunda, her safran renginde kangrenli yara acıtarak kanıyordu. İçine saplı kalan bıçak gibi her sapına dokunduğumda içim tekrardan oyuluyordu. Kapatmak için gözümde biriktirdiğim tuzla dağlıyordum.
Hiçbir şey değişmemişti. Közde pişen kahvenin kokusu. Çarşının içine işleyen efsunu. Beni eskilere götürürken anı yaşatıyordu.Koşarak geçtiğimiz Arnavut kaldırımlarında, her ayağımın tökezlediğinde belime sarılıp tutardın.Bu seremoniyi tekrarlamak hoşuma giderdi. Beni her tutuşunda teninin kokusunu içime çekmek ve kokunu içime hapsetmek en büyük zevkimdi.Bir daha ki buluşmaya kadar o kokunla yaşamak, cehennemde cennet kokusunu duymak gibiydi.
Hükümet konağının bahçesinde dolanırken, işte dedim ben burada yeniden doğdum: çünkü gün veda busesini gökyüzüne kondururken, ilk kez dudağımda bırakmıştın dudak izini. Gökyüzü gibi yanaklarım kızarmıştı. Her gün batımında safran sarısı konak bahçesi gelir aklıma. Nefesimde içime dolan kokun.
..
Sanki zindanlarda dogmus
Lacivert gecelerin sessiz derinligindeki
Labirentlerde buyumus gibiyim.
“Elbet bir gun bulusacagiz” diyen plak
En tatli nagmeleri ile donuyor.
Varsin kor labirentler,
Daglar olsun aramizda
..
istasyonlarda hep ayrılan aşıklar olur
sevgiler özlemlere karışır giderler
sisli gözlerinde tıka basa yağmur
birşeyler eksilir giden trenle beraber
istasyonlarda hep ayrılan aşıklar olur
üzgün yanaklarında titreyen birer damla
..
Sevgilim, gözyaşlarım düştü, düştü toprağa
Bir ikon oldu sanki, Bakiremin hüzniyle
Rüyalarımın resmi, ruhumun aynasında
Binbir gece hislerin titreşen öyküsiyle
İşte bunlar hayalim, bir cevap versen bana
..
Ben ondan iri
O benden iri
İkimiz bir araya gelmemeli
Bozulur bulunduğumuz yerin dengesi
Lacivert elbise kırmızı kravat
Kim eder ona cart curt
..
OYUN
Masamı ve sandalyemi denizin koynuna atıp,
Ayaklarımı suya vermiş düşünüyorum.
Yanımda soğuk biram, elimde kalan tek sigaram.
Dalgalar ıslak saçlarımı, rüzgar ruhumu okşuyor.
..
Herkes kalbinin renginde yaşar hayatı
Mavi renkli ise sakin yaşarsın
Kırmızı renkli ise nabzın yükselir
Mavi yaşa hayatı okyanuslar gibi
Kalbin beyaz renkli ise huzurlu olursun
Siyah renkli ise güçlü dahi olsan üzgün yaşarsın
..
Eylül mehtap'ı ela gözlerinden dökülürken saçlarına
Ben ise gözlerine yazılmamış şiirleri yazarım
Biz olmuşken gönüllerimiz,sahilde dans ederiz kayalıklarda
Dudaklarımda bütünleşir,değdiğim her noktası teninin
Bir bakarım ay ışığında tek nefes seni çekerim
-Düşün ki Eylül ayı yaz sonu deniz kenarındayız biz
-Şimdi ben çalayım seni senden olalım bir baska ben
..
Geçtiğim sokaklar eskiydiler.
Salaş dükkanların kapılarında yaşlı esnaflar.
Ve çınarların gölgesinde, ağustos sıcağında;
Nargile içip, tavla oynayanlar.
Sol yanımda lacivert, hırçın Karadeniz'im.
Hayır siz bilmezsiniz.
..
her gece derin uykuların
en doyumsuz yerınde,beynim
usulca kalkıp
parmak uçlarına basaraktan cıkıyor odasından
yıldızlarla cilveleşiyor
lacivert gecenin gözleri önünde
ay la sevişiyor
..
beyaz barışın
mavi özgürlüğün
yeşil umudun
pembe sevdanın rengi
turkuaz uzakların
lacivert özlemin
..
Bir lilâ vitrin büzüşür çalı çırpı arasında Gonca gonca
Lacivert kiremitlerin sarkık teninden kayıyorum
Gitarın, çenen ve gökyüzü yamyassı
Bir kurşun atılır hedefi karpuz çekirdekli balkondan
Direkte üveyikler, güneye varmışlıklarının şakımasında
Yabancı bir gölge
Ara sokaklarda kaybolmuş ve aynı yerde bilmem kaç kez turlayan
Bir güruh şehir biter toprağa basit
Taze donukları yatıştırıcı ceviz sandıktan taşar
Hiç varamamışlığımıza görünüşle –aldanmışlığımıza- bu kahkaha
Halime Erva KILIÇ
12 Temmuz Salı 2011
..