BAŞBAŞA
Soysam
Gülüşlerini mimiklerinden;
Yalnızca yalın bakışların kalır geriye.
Tek düze yaşarsın renkleri.
..
Mavi; gökyüzü ve deniz,
Yeşil; yemyeşil bir doğa
Elâ gözlü bir güzel,
Sarı deyince çiğdem,
Ve lepiska saçlı bir dilber
Beyaz ise anamın ak sütü
Siyah,asil bir renk ve Karatahta,
..
Ankara’dan, iki ayda bir bizlere merhaba diyen Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi, altıncı yılını doldurup yedinci yaşına girdi. Bu dergi özenli seçtiği öykü ve şiirleri kadar mercek altına aldığı dosya konuları ile de bir şekilde ilgimi çekmeyi hep başardı. Onların söylemiyle tekrar edecek olursam, dosya konusu seçimlerinde, edebiyata dayanırken insanlık hâlleriyle ilişkilenen konulara büyüteç tutmayı seviyorlar. Ocak Şubat 2011 sayılarında, göç olgusuna edebiyatın içinden bakmışlar.
Dosyaya ilgiyle bağlanmamı sağlayan sözler, Remziye Arslan’dan geldi. Arslan yazısına şu sözlerle başlamış:'Exile, sürgün..Dışa atılan anlamına gelen ' exile' ölüme; yani ' ex' olmaya komşu bir sözcüktür. Evet... sürgünlük ölüme komşudur. Ölüm; canlı bir bedenin, ardında yankısız boşluklar bırakarak bu dünyadan çekip gitmesidir. Bedenini alıp ayrıldığı canlılar dünyasına ruhunu bırakıp gider ölen. Oysa sürgün, ruhunu yanına alıp gidendir. kendisinin olmayan diyarlarda, en çok ona ihtiyacı olacaktır çünkü. Sürgün, bir zamanlar beraber olduğu, kendine ait olan ve kendini ait hissettiği her şeyi sonsuz derinliklerine gömdüğü bir dehlizi taşır içinde. Bu nedenle o, hep hatırlayan ve durmadan özleyendir. Bir anlamda içbükey bir yaşamdır onunkisi.'
Dosya kapsamında ilgi çeken yazılardan diğerinin dokusu ise çok farklı. Ayhan Kaya, Emmanuel Levinas’ın Öteki’ne dair çıplaklığını “Egoloji’den İdoloji’ye” kavramları eşliğinde aktarmış. “Levinas’a göre modern felsefe “Öteki” ile olan ilişkisini anlama, tanımlama ve kategorileştirme temeline oturtmamalıdır.” sözleri yazıyı daha bir ilgiyle okumamı sağlayan bölüm oldu. Levinas’a göre anlamak iktidarın bir başka türü çünkü.
Talat Sait Halman, yazısının başlığını “Kaç/Göç: Edebiyat Kültür Araştırmaları” olarak koymuşsa da göç olgusunu daha çok Türklük üzerinden işlemekten kendisini alamamış görünüyor. Fesun Koşmak, Steinbeck’in Gazap Üzümleri’yle Yaşar Kemal’in Ortadirek’ini göç olgusunu işleme noktaları bakımından analitik olarak karşılaştırmış. İlçen Mert, eskilerden diline takılmış bir türküyü çığırmanın göç etmiş insan üzerindeki hâlini anlatarak başlamış ve yerli olmak ile o türkü üzerinden yeniden bağ kurarak sürdürmüş yazısını. Bu bağ yer yer kendine yabancılaşma, yer yer o türküde kendini bulma olarak sürüp giderken, 'Ağacından kopmuş yaprak gibi, nehirde suyun akışıyla havada rüzgarın esişiyle gezer durur, ta ki bir köşede çürüyüp yok oluncaya kadar. İşte o zaman çürüdüğü toprağa ait olur. işte o zaman türkü susar ve yol biter.' diyerek sonlandırmış yazısını.
..
doruklarından çalındı hayatımızın
tiryakisi olduğumuz düşlerimiz
üzüm gözlü dilberlerin
dillerine serildi sere serpe
şafak vakti yükseldi dileklerimiz
bulutlara tutunup
lacivert bir esintisinde rüzgarın
..
Gecenin rengi vurmuş yüzüne,
Gözlerin yakamoz ay ışığı
Gökyüzünün en parlak yıldızı
Güneş doğar yine de görünürsün
Siyah bir lalesin koparılamaz
Asil gözlerin lacivert bakılamaz
..
Siyah sararsa düşlerini paniklersin...
Kaybettiğini düşünür gözler
O yumuşak renkleri...
Nerde yosun yeşillerim,
Nerde lacivert dalgalar,
Ucuştu mu beyaz bulutlarım,
Uyudu mu yoksa ebruli duygularım...
..
Güneş sarısı renklerin ışık saçar yeşil sağlara
Gök mavisi renklerin türbünlari doldurur taraftarların
Huzur verir renklerin seyircisine
Yeşil sahalarda koşar futbolcuların gol atınca çoşturursun
Taraftarlarını sevince boğarsın fener bahçem
Yürüyorsun elele taraftarlarınla
..
Eylem
köşe başlarında umarsız oturman
neyin mücadelesidir bilinmez
yaralar açılır atlasında
hışımla dolaşır kavga
..
Acısı çıkmaz kalpten, bıçak yarası değil
Tarih onu yazacak, sende önünde eğil.
Türklük asaletindir seni baştacı yapan
İçin için yanıyor, sana sevgiyle tapan.
Layıksın övülmeye, hayrandı sana alem
Asırlar geçse bile, susmayacak o kalem.
..
Lacivert gözlerin vardı
Kıpkırmızı yaşlarla dolmadan önce
Sen de hatırlarsın belki
Ne kadar da çocuktuk
Çakıl taşlarını kalbe benzetirdik
Hangimizin sevgisi
..
Sen Ey Güzel Sevgili,
Ağır aksak sevdaların gölgesinden uzak,
sürgün yemiş hüzünlerin yarasından arınmış,
kekremsi, nahoş, buruk ayrılıkların inadına;
hoş geldin yüreğime...
..
'Sonsuzluğun uğultusunu duyunca,
Ve kutsal şerbet işte avuçlarımda....
Cok şükür...'
Yiğit Babam karalar bağlama sakın,
Sakın çevrene yaşlı gözlerle bakmayasın...
..
Lacivert görkemlerde, devrilmez hokka gibi
Umman umman tek senim; yeter ki sevgimle dol
Bu yaşam sayfasında; bir Rapido misali
Sonsuza dek beni yaz, aşkınla divanım ol
Rıhtımdan bakma öyle, aşk çığlığında sevda
Dudaklarda suskun al, şafak şafak pusuda
..
Erkeklerim; buğulu camımın kayan suları
Lacivert gecemin sessizliğe kurulmuş saatleri...
Sizler mi acıttınız hep içimin yaralarını
Ben mi sizlerde kanadım merak ediyorum...
Hepiniz birer ten kelebekleriydiniz bende
..
göremezsin sevgili
kuğuların parkta dişisine sevgisini gösterip
havuzda yüzmeye gitmelerini
akılları havuzu yitirmez
park da yabana atılmaz öpüşmelerinde
yaşayamazsın sevgili
..
gece karanlık yağmur yağıyor
bir gemi ayrılıyor limandan
solgun ışıkları koyu lacivet
denizin karanlığında hızla kayboluyor
yorgun gözlerim seni arıyor
koyu karanlığın ortasında
asırlar geçti görmeyeli seni
..
Seni nerede aramadım ki Ayten
Kah kadehlerde kah sevda sokaklarında
Cıgaramın lacivert dumanında,boz külünde
Seni nerede aramadım ki bir tanem
Kış ortasında lapa lapa yağdın saclarıma
Dondum kaldım,yol ortasında bicare
..
Muhtemelen yine aklına çarptı yüreğim,
bir lacivert gecenin astarı süzülmüş gözlerine.
Okusaydın bütün satırlarımı,
en çok hangisi yakışırdı sana:
Bilmiyorsun!
Ben bile silik düşünürken seni,
kalemime bir aşk oturdu.
..
Yakamozlar tutuşur,
Hayal denizinde her yalnız kaldığımda
...ve biz,
zamanı durdurup dansederiz asırlarca...
yıldızlar, gökyüzüne yazarken bir sevda sözcüğünü usulca
yüreklerimizden milyonlarca çiçek fışkırır göklere...
..
Bakışlarınla tutuşturduğun gecelerde
Adının heceleriyle başlayan
Kelimeleri duyumsuyordum sadece
Adının hecelerinden yoksun kelimelere
Lal kalıyordum...
Belirsizleşen insan siluetleri içerisinde
Gözlerini arıyordum
..