zamanın lâcivert sularının girdaplarında ileri geri çırpınan bir
AK SAL
yanyana getirilmiş derme çatma ilkel çürük birkaç
KALAS
üzerinde bir grup insan karışmış iyice saç
..
Yalnızlıklarımı aştımda sana geldim
Sen özgür bir gökyüzü ve denizdin
Bense yalniz lacivert bir gece...
Yıldızlarım ve ay ışığım oldun
Gecelerimi aydınlatan...
..
Bir kimsenin
Bir yere;
Üstünde lacivert
Parlak bir
Madenden lamba.
Başlığının üstüne konan ve
Kenarlarından biraz
..
Nazeyne, eski bir sahil kasabasında tanımıştı Yilmi’yi.Ve, o günden sonra tüyünden yapılı kolyesi gibi taşımıştı ismini koynunda. O duysun diye, köpüren dalgalara söylemişti en güzel şarkılarını. Hüznünü denizin terine, yüzünü İnanna’nın tenine akıtmıştı.*
Yilmi’ninse, başını denizden çıkarttikça söylediği, kocaman cümleleri vardı. Ve inadına kısık gözleri. Öyle ki, gecenin kâbusunu, gündüzün düşünde seçebilirdi. O da sevmişti Nazeyne’yi kendince. Gökyüzünde taklalar atarak süzülüşünü, denizine yaklaşıp gülüşünü, her rüzgârda yeniden üzülüşünü sevmişti. Köpüklü dalgalara söylediği ezgiler, dolmuştu kulağına zamanla.
Cinsiyeti önemsiz, bedeni silik çizip; ruhları tarifsiz örten bir sevda başladı aralarında.Yeniden tanımlandı aşkın dokusu. Fermanlardan konuşuldu aşka engel, ve dermanlardan; “an”a çengel atmaya sebep. Belli ki; binbir kılıkta, binbir sınavdan geçecekti yolculuk.
Yilmi, sularda dans etmeyi seviyordu; Nazeyne, bulutları teyellemeyi. Yilmi bezirgân başı olunca, Nazeyne “Aç kapıyı” diyordu. Tat yeniydi, heyecan neşeli. Ne var ki; yeni de olsa her beden, genlerden örülüyordu. Mayasına, çağlar sinmiş eşler, eski gülüşler, terk edip gidişlerin tortusu karıştı her geçen gün. Güneşin, dolunayın hikâyeleri; dağların, ağaçların ninnileri aktı heybeye usulca. Sessizliğin sezgisinde yol üstüne yol almaların sevdasına, önceki kavşaklarda tıkanıp kalmışlıkların yorgunluğu eklendi. Yol sarpa sarınca eridi kalkanları. Başka sesler, başka kuşlar girdi sahneye.
..
Öyle güzel beyaz ve narin
Cennet kokan ellerin var
Her tuttuğumda avuçlarımı terleten
Öyle kibar ki yürüyüşlerin
Lacivert gecedeki yıldızlara koşan
Parmakları üstünde uçan meleği andıran
..
Hani bir şiirim kalmıştı sende
Yapraklarını döken bir çınarın
Ve ince ince yağan bir yağmurun altında
Sarı bir sonbahar ikindisi yazılmış.
Hani umutlarım kalmıştı sende
Asla gelmeyeceği hiç bilinemeyen
..
nerede olursam olayım
ister bir denizin lacivert koyuluğunda
ister bir ormanın ürkütücü sessizliğinde
isterse yalnızlığımın dibinde
hiç farketmez..
hep ansızın
aklım fikrime sığmazken
..
Mevsimin yamacı çırılçıplak buz
Gözlerim çakırkeyf ruhum karakış
Bu nasıl işgücü hasadım alkış
Felsefe yaparım yer yer kusursuz
Mevsimin yamacı çırılçıplak buz
Hangi tezgâh sağlam hangi dere düz
..
Her adım atışında,
Koyu lacivert
Akordiyon eteği
Hakikaten bir
Armonik gibi
Açılıp kapanıyordu.
Akordiyon çalan kimse...
..
Uzak sarılışların bize ait o düş yamacında
Bir akşam vakti ‘şerefe’ demek vakti hayata
İçimdeki en tutarsız ve en nesnel devinimlerle
Mağrur bir gülücük olmak zamanı şimdi aşka
Yıllar doldurdukça kederin gamlı kovuklarını
Ecel derin bir çizgi çeker her gün alnımıza
..
Orada bükülüyor ıssızlığın dolambacı
eğretiotlarıyla böğürtlendikenlerinin sırmalarında
huzurun siyah kuyusu açılıyor,
kayayı saran yosunların halısında oynaşıyor
bir hüzmeye tutunmuş menekşe ve çayır çileği.
İnin çığırına serili gazellere
çoktan rüzgar bile değmemiş,
..
Armoni ile
İlgili olan.
Armonika. Her
Adım atışında
Koyu lacivert
Akerdeon eteği,
Hakikaten bir
..
Saat onikiye yaklaşıyordu. Ve oturma odasının içine süzülen güneş ışığı şiddetini artırıp, odayı daha aydınlık yapıyordu. Oturma odasının büyüklüğüne baktığımızda zengin bir ailede olduğumuzu hemen anlardık.üç tek, bir üçlük, lacivert üstüne kırmızı çizgili koltuk takımı,bir kanepe,bir büyük ekran tv, odanın bir köşesinde bir yemek masası,çevresinde 8-9 sandalye, duvarda
resimler ve yerde iki çin işi halı ile odanın içinde yerini almıştı.Ama odanın içi hâla boş sayılırdı.Eve gelen çocuklar rahatlıkla yakalamacılık oynayabilirdi.
Odanın bir köşesinde, önünde ütü masası, saçlarında beyaz çizgilerle yaşlı bir kadın vardı. Diğer bir köşesinde de, sabah işten dönerken aldığı gazete ile kanepeye uzanan ve orada uykuya dalan genç bir adam, yani Ferit.. Ferit, genç ve başarılı bir komiser, emniyetin gözbebeği..Ve ailenin iki evladından büyük olanıydı. Diğer kardeş Feride, henüz bir üniversite öğrencisi. Aynı zamanda iyi bir balerin idi.
Güneşin dönmesiyle gözüne gelen güneş ışınları sayesinde uyanan Ferit, oturduğu yerden kalkarak gazetenin üçüncü sayfasından okumaya devam etti. Gazetenin hemen başında gözüne bir haber çarptı; 'ÇUVALDIZLI KATİL DEHŞET SAÇMAYA DEVAM EDİYOR! ' Haberin resminde bir fotoğrafçının kendi işyerinde yerde yatarken, çenesinden girip gözünden çıkan çuvaldızı parlıyordu. Haberi bilhassa aynı şehirde yaşanması sebebiyle annesine seslice okuyan Ferit, annesine 'ne zaman yakalanacak bu çuvaldızlı katil' diye söylenmeyi ihmal etmedi.
..
Bir yanda sevgi var bir yanda sitem
Bir yerde sevinç var bir yerde matem
Fenerli doğmuşsam benim mi hatam
O cimbomlu ben fenerli
Bu nasıl kıskanmak bu ne rekabet
Aşkların kuralı böyledir elbet
Bir an bak kavga var bir an muhabbet
..
Bir kadın
Gidelim dediği gün ölmemeli
Ben geldiğimde o gitmişti
Sonra ay çiçekleri
Yüzlerini güneşe dönmemeli
Şairler ayrılık yazmamalı
..
İçimde bir boşluk var Hira’ dan Spil’ e değin uzanan engin, uçsuz bucaksız lacivert örtülü!
Darmadağın başım dumanlı, sis mi kapladı, pus mu anlayamadım, olan düşmüydü ruh çağırma mı? !
İki değirmen taşı arasında ezilir buğday tanesi içim, mısır tanesi yüreğim un ufak olmuş!
Ne eser bilmem başımda kavak yelleri, sarı sıcağın mavi atlasında koşarcasına; derdi ne, kasveti ne inleyen seranın bilmem, alıç ağaçlarının uğultusuna katmış da duymaz eşek sineklerinin vızıltısını? !
Kulaklarımda bir uğultu, sen de hızla ilerleyen bir otomobil lastiği, ben diyeyim mağaradaki devin homurtusu! ..
Sanki gök ortasından delindi, sel sular gürledi, yer çöktü; kaldım toz duman / dalgalar arasında!
İçimde bir boşluk, Damlataş hafif ve süslü kalır, Yer Altı Şehri Nevşehir’ in!
..
Ay uyumuş yıldız, hayale dalmış,
Lacivert semada, tüm sesler susmuş.
Gecenin nefesi, bedene dolmuş,
Uykunun koynunda, hayaller susmuş.
..
Gece dingin,gece yorgun, gece acımasız, gece katran karası, gece lacivert, gece günahların kapanması, yüreğin hesaplaşması.gece kelimelerin sağanağında cümlelerin yok olması.sukutun boşluğu acımasızlığın yalnızlığı. Kangren yaranın kanamaya başlaması. Hercainin yaprağındaki gözyaşı, toprağındaki nem. Her dolunayın yeniden doğuşundaki seremoni. Kirpiklerin ucunda saklanan damlalar. Göz bebeklerinde büyüyen sevda.düşteki günah yaşanmamış gece…
Ruhumun labirentlerinde dolanıyorum, her dönemeç bir çıkmaza gebe. Ateş kadar kırmızı, alev kadar ısrarlı, kor kadar yakıcı. Kana kana içiyorum, ateşle ateşi söndürmeye çalışıyorum. Ne gazabı, ne sürgünü görüyor gözüm içsel yolculuğum batakhanelere düşmüş, ruhum yitirdiği zamanları arıyor. Mum alevi aydınlığında, yüreğimdeki prangaların çıkarttığı toz bulutları içinde buz dağına saplanıyorum. Gözlerimin üzerine son görüntünü yerleştiriyorum. İçimde esen ölümün soğuk rüzgârlarına beklemesini söylüyorum. Henüz menekşe yaprağındaki çiy tanesinin toprağa süzülüşündeki çıkardığı aşikâr cümleleri, yüreğimin söyleyemediği sırlarımı açıklamasını bekliyorum.
Yüreğimin kapılarını kapatmasına izin vermiyorum. Biliyorum ki o kapılar kapandığında zaman bitecek ve ben sonsuzluğa gideceğim. Saklı olan sözcükleri yerinden çıkarıp birer birer yüreğe koymak ve orada kızıl gonca gibi açmasını bekliyorum. Kelimelerle kalbimin arasının açılmasını hiç istemiyorum.
Yüreğimde ki sürgünlerden kurtulmak, geçmişte sakladığım sarıp sarmaladığım yürek sesimi haykırmaya başlasın istiyorum. Yalnızlığımda açıp okuduğum hasret kitabımın sayfalarında benliğimi arıyorum. Her sayfası gözyaşı, her bölüm hasret kokan. Sırsız aynalardaki görüntüme bakıp yüreğimi görmeliyim. O’nun isteklerine cevap vermeli, benleri çıkarıp biz olmayı öğrenmeliyim
..
Hangi renklerden istersen boya dünyamı...
Aşk yazsın
Sevgi koksun duvarda.
Birde papatya çizmeyi unutma...
Beni hatırlatsın sana...
Gece deme...
Siyah lacivert yada katran kara...
..
Güneş
Taradı kızıl saçlarını denizin aynasında
Akşam oldu...
//
Gözlerimde bir tanrı ağlıyor,
benden habersiz neden/siz...
..