KUŞ ŞİİRLERİ

KUŞ ŞİİRLERİ

Âşık Enver Gürkani

Ülkenin birinde bir padişah yaşarmış. Padişah ava meraklıymış, arada sırada yanına vezirini alır ava çıkarmış. Yine bir gün almış vezirini yanına ava çıkmışlar. Bir yere gelmişler padişah fazla dayanamamış, at üstünde yorulmuş. Demiş 'vezirim ben yoruldum biraz dinleneyim' uzandığı yerde uyuya kalmış. Vezir padişahı kolluyormuş her hangi bir zarar gelmesin diye, O arada bir kuş gelmiş padişahın yanına konmuş, kuş o kadar güzelmiş ki; insan bak maya doyamazmış. Vezir düşünmüş, ben bu kuşu vursam padişaha hediye etsem neye yarar, hiç, bir lokma et. Fakat ben bu kuşu canlı olarak yakalarsam, padişahımıza hediye etsem, ne kadar makbule geçer. Bu düşünceyle canlı yakalamaya karar vermiş. Elinde bir kement varmış, acaba bunu atsam yakalıya bilir miyim? Ya kısmet deyip denemiş Kuş uçmuş fakat kemendin halkalı kısmı gelmiş padişahın boğazına geçmiş. Padişah uyanıyor bakıyor ki; kemendin bir ucu vezirin elinde halkalı kısmı kendi boğazında. Önce şaşırır ne olduğunu anlamaya çalışır, kendini toparlayınca sorar 'vezirim sen güvendiğim adamımdın niye beni öldürmeye çalışıyorsun '? Vezir fazla söz etmez sade şu kadarını söyler' padişahım gitti demek olmaz. Padişah hemen avı yarıda keser, sarayına geri döner. Veziri çağırtır sen niye beni öldürmek istedin? Vezir gene aynı sözünü tekrarlar, başka bir şey demez. Bunun üzerine padişah derki: sen benim babamdan bana miras sin ben sana kıyamam, başkası olsaydı eğer kellesini uçururdum, buraları terk et seni gözüm görmesin. Vezir oraları terk eder gider. O gide dursun biz padişahtan haber verelim. Padişah yeni bir vezir tayin eder ve bir müddet sonra padişah rüya görür, bakar ki bir duvarın dibinde bir yığın darı, iki genç karşılıklı küreklerle duvara atıyorlar, fakat attıkları gibi darı gene aşağı dökülüyor. Orayı bırakıp gidiyor, bu sefer bakıyor ki: bir köylü tarlada çift sürüyor, fakat öküzleri karşılıklı ters koşmuş, biri öne doğru çekiyor diğeri de arkaya doğru. Durum böyle olunca, çiftçi hiç bir iş yapmadan tarlanın ortasında dolanıp duruyor. Hemen uyanır uyanmaz vezirini çağırtır. Vezir geldikten sonra, padişah gördüğü rüyayı ona anlatır ve rüyanın yorumunu ister. Padişah öyle sanıyor ki: eski veziri gibi buda hemen cevap verecek. Vezir diyor ki: padişahım ben bir yorum yapamam bana kırk gün müsaade et, halkın içine çıkıp gezeyim, elbet bir bilen çıkar. Padişah izin verir ve kendi kendine şöyle söylenir, ah eski vezirim ah, o olsaydı şimdi cevap vermişti.
Biz Gine vezire dönelim. Vezir bir kaç kişi yanına aldıktan sonra, aramaya çıkar. Her gittiği yerde bu rüyayı anlatırmış ola ki: bir bilen çıkar diye. Fakat o kadar gezdiği halde, bir Allahın kulu çıkıp ben bilirim demez. Geze geze yolu bir köye düşer, dikkat eder bakar yaşlı bir adam bir kütük yarmaya çalışıyor, baltanın keskin ağzıyla değil arka tarafıyla kırıyor. Vezir bunu görünce yaşlı boşuna kendini yoruyor diye doğrusunu yaptırmak için yanına gidiyor Der ki; amca sen yanlış yapıyorsun, baltayı çevir keskin ağzıyla parçala, böyle boşa yoruluyorsun. Yaşlı hiç istifini bozmadan bir yanda gene baltayı kütüğe vururken bir yanda da şu cevabı veriyor. Sen işine bak, o kadar akıllıysan niye padişahın rüyasının cevabını vermedin? Vezir diyor amca o zaman rüyanın tabirini bilirsin. Yaşlı der evet bilirim. Vezir aradığının bulduğunun sevinciyle derki, amca sen rüyanın tabirini bana söyle, iste benden ne istersen. Yaşlı şu cevabı verir, ben bunu parayla söylemem, sen git padişaha söyle eski vezirini kabul ederse, ben gelir ona söylerim. Vezir hemen vakit kayb etmeden durumu padişaha bildirir, padişahta tamam der izin verir. Vezir gider yaşlıyı getirir, yaşlı içeri girince padişah bir bakıyor ki; eski veziri. Padişah her ne kadar kırgın de olsa da eski vezirin gelişine sevinir, çünkü babasından kalan veziridir. Hoş beşten sonra padişah rüyaların tabirini ister. Eski vezir başlar rüyaların tabirlerini anlatmaya. Der ki; padişahım o gördüğün darı, bir insan laftan anlamasa ne kadar anlatabilirsiniz. Darı nasıl ki duvara yapışmıyorsa, öylede dinlemeyenin kafasına nasihat yerleşmez. Çiftçiye gelince, devletin başındaki idareciler aynı fikirde aynı düşüncede değilseler, işler istediği gibi yürümez, çiftçinin işi gibi. Padişah anlıyor ki; yeni vezir ona tuzak kuruyor. Onu hemen kovar, eski vezirini yeniden yanına alır ve sorar 'vezirim şimdiye kadar nerdeydin ne iş yaptın'. Vezir derki; padişahım geldim söylemek olmaz. Padişah diyor vezirim, niye böyle muammalı konuşuyorsun. Ben niçin beni öldürmek istersin dediğim zaman dedin ki; gitti demek olmaz, şimdide diyorsun geldim söylemek olmaz, açık söyle anlayalım. Vezir şu son sözünü söyler. Padişahım niçin beni öldürmek istiyorsun dediğiniz zaman, ben deseydim kemendi kuşa attım size hediye edecektim, bana inanır meydiniz? İnanmazdınız, çünkü ortada kuş yok, ondan başka söyleyecek sözüm yoktu ve şimdi desem gittim padişahlık yaptım, bana inanır mısınız? Ya inanırsınız ya inanmazsınız, çünkü görmediniz. En iyisi mi geldim söylemek olmaz. Kıssadan hisse.

Birkaç kelam ettim ya sözü özü kısada
Her kes bir ders çıkarır umarım ki kıssadan
..

Devamını Oku
Remzi Ece

Kuş Beyinli Olmak Yeterli
Bilirsiniz, bu tabiri istihza için kullanırlar genelde.
Bazı işleri beceremeyenler için kuş beyinli derler.
Allah’a şükürler olsun ki rahmeti bol bir mevsim geçiriyoruz. Anadolu’muzda yağmura rahmet denildiğini de zaten bilmeyenimiz yok. Ramazan- Şerif’in ilk günü Teravih sonrası rahmete yakalanmak ta hoş bir tevafuk oldu.
Yine bu yağmur sularında, cıbıl cıbıl yıkanan serçeleri, görmeyenimiz var mı. Aynı rahmetin kristalleşip kar olarak düştüğü günlerin birinde, kavanoz kapağını tekrar tekrar yukarı taşıyıp, kayak yapan karga hoş bir hatıra değil mi? Bu kuşlar, haddimizi aşıp hafife aldığımız beyinleri ile kim bilir daha ne güzel işler yapıyorlar.
Ve yine Merhum Mehmet Akif’in, Küfe isimli şiirinde yüz sene önce tarif ettiği denizleri de, her rahmette Ankara’mızda dahi görmekteyiz. Ne güzel değil mi?
Şu dar vakitte sözü kısa keselim en iyisi.
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Güneşin doğumunda yoktun. Yağmurlar ılgıt ılgıt yağarken sokaklara, parmaklarım ıslanırken sen yoktun ellerimde. Şiirlerimin duygusu sendin; fakat ezberimde yoktun. Acıların vardı, mutluluğun yoktu. Mum ışığı, şarap, masa örtüsünün dantelleri vardı. Sarhoşluğumda sen yoktun. Nemdin duvarlarımda, yıkıntılarımda ise yoktun. Gümüş tepsilerde, altın varaklarda senin güzelliği vardı; fakat muhabbetin yoktu. Aşkın bir bıçak keskinliğinde yanımdayken, damarlarımda sen yoktun. Ruhum gibi beni terk ettin ey sevgili. Oysa ilacım sensin dedim seni hap niyetine içtim. Nerden bilecektim ki aslında intiharımın altına senin ismini yazdığımı. Senin yanına yürek bavuluma en şık duylarımı alıp gelirken, nerden bilecektim beni çırılçıplak ve üşüyen bir yürekle ortada bırakacağını. Seni çiçekler dolusu bir ağaç gibi severken, nerden bilecektim köküme kibrit suyu döktüğünü. Seni sevdim, tıpkı ölümü seven bir militan gibi. Nerden bilecektim senin gülüşünle, çiçeklerle, saçlarınla, gözlerinle işbirliği yapıp aşkın daracağına göndermek istediğini beni. Sorma bana nasılsın diye şimdi. Seni kalbimde saklarken, bunu başkaları değil en iyisi sen bilmeliydin. Dün gece yüreğim acırken, sen uyudun mu yoksa? Seni bu kadar severken, senin için saçlarımı yolarken, senin kuş tüyü yastıklarından sıcak memleketlere bir kuş gibi uçup gideceğini ve bir başka omza konacağını ve ne rüyalarında ne de hayallerinde bana yer vermeyeceğini nerden bilecektim.Ey sevgili dünyamın en karanlık anında bile dopdulu seni yaşıyordum. Dolunay gibi beynimin içinde parlıyordun. Bir insan hiç güneş görmüyorsa, mum ışığını güneş sanırdı. Seni gördüğümden beni güneş bir kibrit alevi, ay mum ışığı gibi olmuştu. Senin yanında zanlar ve sanmalar içinde yaşamıyordum. Senin yanında kendim olmanın mutluluğunu, yanında olmanın huzurunu yaşıyordum. Yaşamlar içinde yaşamlar yaşıyordum, üstelik yine de gençlik heyecanımı yanında hiç yitirmiyordum. Nerden bilecektim beni bir kalemde silip atacağını. Nerden bilecektim her renkte sonbahar yaprakları gibi yollarına düşerken, beni ezip bir başkasına gideceğini.
..

Devamını Oku
Fikret Turhan

beynini küçümseriz
ona kuş deriz
o kuş
olur ya uçarsa
biz altımıza ederiz...

acemiliğini küçümseriz
..

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Kendini bilmek

Gençlerin aynada gördüklerinden daha fazlasını, ihtiyarlar bir tuğla parçasında görürler. (Mevlana)

Öncelikle şu kelimeyi yerine oturtalım.

İhtiyar:Yaşlı manasında kullanılsa da ıstılâhi, diğer bir manası: Seçmek, istek, arzu, razı olmak,irade. İhtiyar heyetini bilirsiniz muhtarın meclisi hükmünde. Yaşça genç olanlar da bu heyete girebilirler.
..

Devamını Oku
Deniz Bora Koçak

Biz , su olduk yol olduk kör oğluna lâl olduk , aşığa saz olduk , en sonunda gökyüzünde kuş olduk .
Sen , can oldun candan öte bir ben oldun.
Ben , özlem oldum dağlara, gurur oldum aşkına.
Biz , özledikçe candan can oldukça gökyüzünde kuş olduk.
..

Devamını Oku
Zeki Çelik

İyimser yönümü ortaya koydum,
Dırdıra, vırvıra adeta doydum,
Annenin, babanın hatırı saydım,
Böyle bir durum da küseceksen küs.

Süprizler yaparım istek bitmiyor,
Sınırsız borçlar var maaş yetmiyor,
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Helina çuçık, lı ser darê ket ardê,........Kuş yuvası ağaçtan yere düştü,
Zarokê çuçıka mır, helin xıra bu,......... Kuşun yavrusu öldü, yuva bozuldu,
Hun çı xevstın jı helinra ew çı derdê,...Siz ne istediniz yuvadan bu ne derttir,
Helin nema, zarok mır, çuçık fırya çu....Yuva kalmadı, yavru öldü, kuş uçtu gitti.
..

Devamını Oku
Ahmet Kılıç

KÜS BANA

Başım yastığıma, gitmiyor bugün
Uykularım kaçık, gözler küs bana
Sevincim hüznüme, yetmiyor bugün
Duygularım açık, sözler küs bana

..

Devamını Oku
Emine Afşin

ani bir kuş görürsün yaralı ve aç
Sessizce ağlar umutsuzca bekler
İşte Dünya öyle birşey
Hayat umutsuz bir kuş

Bir gün ağlar,bir gün güler ve
Bir günde uçarsın belki kanatlanırsın
..

Devamını Oku
Hamdi Oruç

Kuş Yumaklarını Özledim

Köyümü özlüyorum
Kuş yumaklarını özlüyorum
O kuş yumakları göklerinde kaldı köyümün
Çocukluğumda kaldı

..

Devamını Oku
Sabahattin Hizmetli

Düşmüş minik kanadın
Titreyen bedeninden.
Üşüyorsun anladım,
Gel içeri cici kuş.

Dışar'da fırtına var,
Çok hızlı yağıyor kar,
..

Devamını Oku
Bahri Yıldırım

Ona ne çok inanmıştım yüreğime can gelince
Gözüm gönlüm açılmıştı ben onu canan bilince
Onu hiç gitmez sanmıştım gözümden yaşım silince
Şimdi döndü herkeslere, bir kuş gibi uçup gitti
-
Ben diken değildim oldum boş yere sararıp soldum
Gözünden bir damla yaşla, gah boşaldım gahi doldum
..

Devamını Oku
Zafer Erdoğdu

Bir kuş olup uçabilsem
Kaçabilsem şu insanlardan
Kurtulabilsem bu monoton yaşamdan.

Bir kuş olup uçabilsem
Rüzgarlarla fırtınalarla yarışır
Yıldızlarla tanışır
..

Devamını Oku
Osman Karahasanoğlu

Şiirime olsun, istedim başlık
Bu olabilirdi, belkide baykuş
Kekliklerin yeri, kayalık, taşlık
Görülmeye değer çok güzel bir kuş

Ardıç Kuşu elbet, her an faydalı
Onunla şenlenir, ağacın dalı
..

Devamını Oku
Hamdi Oruç

Bir Arpa Kadar Büyümek yeter her uçuş çiçek

Seyrıne doyamıyorum uçuşlarının
Uç anne kuş uçuşların çiçek
Uç şefkat denizi
Anneliğin çiçek ey şefkat bulutu
Büyüsün yuvada yavruların o çiçekler
..

Devamını Oku
Erdinç Özdemir

Bir orman
Dallarında bir piyano
Tuşlarında sözcükler
Kuş bekliyor

Ormanın derin okyanuslarında
Yirmibeş kuruşluk sinemalar
..

Devamını Oku
Sabri Ünal

'bilirim ölümler hep sana kalır'

hep sana kalır yağmalanmış kuş ölümleri

infilaklar dizilirken doğazına

bir tek sen anarsın vakitsiz ölümleri
..

Devamını Oku
Ramazan Ateş

Sen hiç sevdasını sunan kuş gördün mü?
Bir güvercin, bir kumru yada bir serçe.
Önce etrafında aşk nameleri söyler,
Kıvranır, dolanır, olmadık cilveler saatlerce.

Tabi erkek kuş bu etrafda dolaşıp kur yapan,
Dişide bir eda, bir naz, kaçar ama yan gözle bakar.
..

Devamını Oku
Adem Öztürk

Bir kanat kuş uçar gezegenimin mavisinden
Şarkılar,sözler uçar yaralı düşüncelerimden
İçim içime düşer geceden,tutku dolu yar uçar
Bir yorgun kuş uçar gökyüzümün penceresinden

Gözümden damla yaş uçar,toprağı kucaklamadan
Dilimden kucak dolu laf uçar,kalbini okşamadan
..

Devamını Oku