KUŞ ŞİİRLERİ

KUŞ ŞİİRLERİ

Mehmet Akif Tiryaki

Ötüyor
Muhabbet kuşum
Mavi tüylü kuş
Cici kuş

Cik cik cik
Cikliyor bu kuş
..

Devamını Oku
Platon Bebiya

..
Bir kuş vurulsa ne olur?
Kırılmaz ki; taze dallar
Kuş sesleri kesilmez ki
Hiç bir şey olmamış sanki..!
.
Bir kuş vurulsa ne olur?
..

Devamını Oku
Mehmet Asa

Cennet Nehirleri kiyilarinda 70 bin agac ve 70 bin cesit kus barinir

ve bu Agaclarin dallari Arasinda 70 bin kus barinir hormetlerimle
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Yüreğim bir yamaç mor menekşelerle dolup taşan. Bir neyzenin sesi kulaklarımda yankılanmakta. Hafiften bir deniz kokusu yüzümü okşamakta. Bir an ölüm gelmekte aklıma beyaz kefenlerde bedenim. Hiç kusur yok dudaklarımda. Sonsuz bir uykuya kapanmışçasına. Ne dost peşindeyim artık ne de sevgili arayışında. Bütün hayatımda boyunca yollara kızmamışken, çukurlara ayaklarım düştüğünde. Şimdi neden kızayım benim için açılmış ölüm çukuruna. Ağlayanlar ve ağlamayanlar yanı başımda. Oysa kim tutar beni bunca ter kokusundan kaçar gibi Allah'a uçuşlarımda. Ya Rab var mı senden daha güzeli söyle bana. Genç kızlar ve delikanlılar taze bir biberdir ağzı yanmışlara. Ya Rab beni kucakla. Bütün kolların açılışında yüreğim daralmakta. Anca sensin bana geniş ovaları hatırlatan. Senin sesin var koşan atın toynaklarında. Daha ne yapayım ağzı kokuşmuşların bana şiir düzmelerini. Daha ne yapayım bana sevgili diyenlerin deyişlerini. Allah bir daha Allah bin defa Allah... Hayatımda hiçbir romanı böyle okumadım Ya Rab adını okuduğum gibi. Hiçbir kelimeye böyle aşık olmadım Ya Rab. Senin adını söylerken ölüm döşeğinde su isteyen hasta gibiyim. Allah bin kere Allah... İşte yüreğim bol esinti alan bir yamaç gibi. Ve yüreğim o yamaçta sana bahşedilmiş bir konak gibi Ya Rab. Sev beni sev beni sev beni. Değerli hissedeyim kendimi. Yıkılsın Kısra'nın sarayları. O sarayların bahçelerinde bir hurma ağacı et beni. Yapraklarımda bir Muhammet yazsın bin Allah yazsın. Yağmurlar yıkasın kirlerimi. Adın düşsün düşkünlüğüme. Sonra yücelt beni. Bir kuş eyle beni. Senin denizinde sonsuz bir çığlık et beni. Bağırayım Allah bin kere Allah... Haykırayım Ya Allah Ya Allah... Herkes beni kuş sansın. Herkes kuş tüyü yastıklarda uyusun. Bütün zulmün alkışlarında ezilen bir bülbül olacağıma, rahmet güneşinin altında eriyen bir mum olayım Ya Rab. At beni cehennemine orada sen varsın. Senin olduğun her yer benim için billur saraydır. Ya Rab beni sadece bağışla. Açgözlü bir insanın kucağına dökülen çil çil altınlar gibi, sevgini dök şu yoksulluğuma. Ya Rab beni Mümin orduları gibi kuşat. Dağ gibi günahlarımın üzerine dik tevhit bayrağını. Ve beni bütün bölünmüşlüğümle bağışla ve tekliğine kat beni.
..

Devamını Oku
Sevcan Koyuncu

Bir kuş kanadında geldim yanına az önce
Bir kuş ötüşünde ağladım sana
Çırpınışında haykırdım sensizliğimi
Bir kuş oldum
Yine döndüm uzak diyarlara.

Kuş olup yine geleceğim sana
..

Devamını Oku
İhsan Şahin

Bir kuş olsam
Bir kuş olsam Kırıkhan’a uçarım
Gurbet elde kaldım dostlar naçarım
Dost bağında gonca olur açarım
Bir kuş olsam Kırıkhan’a uçarım

Trakya bozkırından, Bolu dağından
..

Devamını Oku
Erdinç Özdemir

Bir ağaç
Kuş bekliyor

Dalında bir kedi
Kuş bekliyor

Yan dalda
..

Devamını Oku
Turgay Çobanoğlu

Yanmadan ısınacaksın yarinin ateşi ile
ne fazlası ne azı kararın da olacaksın can ile
öyle dokunacaksın ürpermeyecek kuş gibi
öyle seveceksin kanat olup uçmayacak kuş gibi.

Yanmadan ısınacaksın üşümeden ısınacaksın
kararın da atacaksın kalbinle yüreğinle sokulacaksın
..

Devamını Oku
Eray Şener

Bir kuş kondu ağacın dalına,
Dal boynunu büktü kuşun ağırlığına,
Kuş uçtu daldan titreyen kanatlarıyla,
Dal doğruldu ardından, sararan yapraklarıyla.

Bir kuş kondu ağacın dalına,
Mevsim bahardı kuşun aşkına,
..

Devamını Oku
Ata Sabri Erdoğan

Minik bir kuşa rastladım, aldım avucuma
Titriyordu, ürkek bakışıyla soğukta
Soğukmuydu sebep yoksa heyecanmı acaba,
Gözüme bakmaya, çekiniyordu Minik Kuş

Korkma minik kuş dedim ben dostum
Zarar gelmez benden sana.... ve sustum
..

Devamını Oku
Oğuz Özyurt

Güneşi kovalayan deli kuş,
Halbuki dostları imkansız demişlerdi,
Güneş uzak, hem de çok…
Uç, uç, boş,
Kaçıyor güneş, kovalıyor kuş.
Sabahla birlikte kuş güneşin peşinde,
Akşam çökerken kuş yorgun ama umutlu,
..

Devamını Oku
Kemal Arsu

nakış nakış yağan karda
yanlız uçan bir kuş gördüm
eşi kayıp dertli bir kuş gördüm
figan eden bir kuş gördüm
..

Devamını Oku
Ali Lidar

Serin ve sakin bir akşam üstü... Etrafta her ne varsa, olması gereken yerde, ne yapması gerekiyorsa onu yapıyor. Amaçsız insanlar amaçsızca yürüyor, dolu kül tablası boşaltılmayı bekliyor, bozuk dekorasyon daktilosu bozuk bozuk, pervanesi kırık deniz feneri biblosu kırık kırık, garson uslu uslu, ben salak salak durmamız gereken şekilde duruyoruz bulunduğumuz yerde. Ve ben seni çok seviyorum...

Sait Faik şey diyordu; "Yazmasaydım çıldıracaktım." Emrah Serbes ise "Yaza yaza çıldırdım" diyor. Benimse, afedersin ama sikimde bile değil. Delirerek doğdum ben galiba. Sana kadar... İyi olacaksam eğer bir gün, sen iyi edersin beni. Gerisi... Gerisini siktir et be kuzum...

Annem dün biraz kızdı bana. Yüzünü gören cennetlik dedi. Yazık... "Anne" diyesim geldi, "benim kendime hayrım yok şu ara, sıkılmaktan halıya katranlar dökecek yüzümü görüp de ne yapacaksın? " diyemedim. "Akşam gelirim, konuşuruz" diyebildim...

Akşam oldu. Gitmedim eve...
..

Devamını Oku
Hasan Ejderha

“Taş kuşa değse kuş ölür.
Kuş taşa değse kuş ölür”



Dost yemişse aşını muhannetin
Korkarım o aştan taş bile çıkar
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Bir gün kuş ağaca konmuştu.Sahibi görmüştü onu.Sahibi onu eve getirmişti.Sahibi gelmişti evine.Kuşu görmüştü onu kafese koymuştu ona yemek vermişti.Kafesin kapısı açıktı.Sahibi onu masaya koymuştu ona yemek vermek istemişti.Sonra kuş nerede demişti.Ama kuşu sahibi bulmuştu yemeğini vermek için onu tekrar kafese koymuştu.Bir daha kaybolmasın diye odanın kapısını kapatmıştı.Ailesi gelmişti.Mutlu oldular sonra uyudular.Sonra bir eve gittiler o evde iki tane kedi vardı.Sahibi dedi ki burada bize hayat yok.Kuşu alıp tekrar evlerine döndü.
Sonra kuşlar mı kelebekler mi daha güzel dedi.Sonra kuşu salıverdi.
..

Devamını Oku
Müfide Decdeli

Bir kuş gelip konarsa pencerene
Cik cik ötüp derinden bakarsa gözlerine
Nasıl halin görsün görürsen kışt deme
O kuş sen bilmesen de seni doyamaz sevmelere
Bir kuş gelip konarsa pencerene
Susamıştır su ver nasılsın de
Sevinir bilemezsin gör kanatlarının yeşilini de
..

Devamını Oku
Yiğit Tekin

bir kararın arifesinde kendi dünyamı kurmaya çalışıken hüzünlüyüm dünyanın bütün ölümleri niyetine sevdamı ağlattım sevmelerimin ağıdını her bir mezar taşına gözyaşlarımı nisanlara bıraktım kayıplarda köşe kapmaca oynadım bazen üç dilek ağacının çıplaklığını sarmalar yedi dağın çiçeğinden koklardım ay şiir, yıldızları heceleri yapar kazanmadan yitirdiğim canım geceleri yazardım puştuna sevdalara kibrit çöpü oldum ihanete puştluğu mührünü koyup imzasını atanlara selam bıraktım şimdi gönül derbeder harlanır merhamet tohumlarını yaktım yumak yapıp acılara sardım yaradan güneşin parıltısını saçlarıma yıldızları üstüme atarken gölgesini unutmuş neyleyim ezginliğin tarlasında büyüyüp kahpelikte hasat olurken veripte alamadıklarımı batıpta çıkamadıklarımı sayamazken sazımm dertleri dillenir beter hederler söylenir hicazlar gardaşım şimdi vakit dardadır darlanır ölümm çıtırtısını duyanda taşlar bile yarılır şimdi dağların yari yok dalına kuş konmaz ırmağında durulmam gecenin hüznünde tutarım demini iki diz çökümü ağlayan ararım birazdan teneşirde yıkarlar beni birazdan giderim ben say ki karşılaşmadık minik bir kuş çığlığında say ki yüreğine konmadım say ki en büyük derdimm asiliğimi haykırıpta sevda türküleri söyleyemeyişimdir (yiğit tekin)
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Ey kuş engin bir mavilikte Tanrı’ya yakın kuş
Kara bulutlar ardında fırtınalara katlanmalısın
Özgürlük yükselmektir yücel bembeyaz düşe
Ey allı kuş gök gürültüsünden korkmamalısın

Yağmurun altında bir güvercin tedirginliğinde
Kendi külünden var olan bir Anka kuşu musun?
..

Devamını Oku
Seyfullah Öztürk

Nâif duruşuyla nazlı bir çiçek gibi zamanda salınıyordu kadın.
Bakar körler, görmez gözler arasında küs küs yürüdü geceye.
..

Devamını Oku
Olgun Ekinci

…………… Sarı kanatlı serçelerin ötüşünü dinlerken, çıkan sesin nasıl bu kadar ahenkli ve iç dünyamı dinlendiren, bestelenmiş gibi ritmli olduklarına anlam veremiyor, sana çeviriyorum yüreğimi ve bu kez anlamlar yüklemeden çam kokulu, göl kenarında bir doğanın atmosferine sarıyorsun beni ıssızlığında, sabahları kuş cıvıltılarının doldurduğu… Başka da hiçbir sesin duyulmadığı ve çamların buram buram iliklerime dolan serinletici buğusu yayılıyor bedenimde durmaksızın, çoğalarak, cıvıl cıvıl…

…………… Elma dallarından çiçeklere, otlara, toprağa, ahenkle ve ritmindeki uyumla uçarken kelebekler, oluşturduğu rengarenk kıvılcımlardan habersiz ne düşündüğünü ve uçmasının özgürlüğünde, nasıl paradokslar oluşturduğunu düşünüyorum…Beni görüyor mu ve nasıl algılıyor, belleğinde hangi şekle uygun görüyor? Diye sorgulayıcı yorgunluğa dalarken insanları doğadaki çeşitli sınıflara ayırıp seni bin bir renkli ve hiç birinin diğerlerine üstünlüğü olmayan kıvamda kelebeklendiriyor, kanatlarına sokak çocuklarının düşlerinde gördükleri uçan balonlar takıyorum… El sallıyor, kanat çırpıyor ve asla sayılamayan yüzlerce noktadan oluşan gözlerinle gülümseyip, az önce sınıflandırdığım insanlara doğru yolculuğa çıkıyorsun, çocukluk düşlerini emanet ederek bana… Çocukluğum, geçici aldığım emaneti kıskanıyor ve onun yanına koyuyorum, şimdi iki çocuk, iki düş, şımarma mevsiminde papatyalar takıyorlar birbirlerinin saçlarına ve bendeki çocuk kıskanıyor başındaki sarılı, beyazlı taçları, en çokta sana yakıştığını düşünüp, annesine sakladığı papatyaları, sağ dizi yerde, sol elini yana açarak, hafifçe eğilip sağ eli ile sana sunuyor kırlardan topladıklarını, bir centilmen oluyor çocukluğum, sen utangaçlığında kabul edip alıyor, lolita kıvamında buseler koyuyorsun çocukluğumun masum yanaklarına…

…………… Vaftiz töreninde ağlayan çocuğa veriyorsun balonlardan birini ve kelebek kanatlarını, saklı kimliksiz bir rahibeye dönüştürürken… Hiç bilmediğin, gitmediğin bir kente doğru havalanıyor, rüzgarın akışına bırakıyorsun özgür yüreğinin üzerindeki ışıltılı kanatlarını çırpmadan, yorulmadan, usul ve sessiz süzmektesin yabancısı olduğun kenti, gökyüzünden kuş uçumu mesafeye inerken… Gecenin gözlerinden, balonlardan birini mum yaparak, yakarak, aydınlatıyorsun rotanı, kent ışıldıyor, sen hiçbir yerini bilmediğin sokakların içinde, kırmızı taneli dut ağacının yaprağında soluklanıyorsun, vişne renkli balonları yüreğin gibi özgürleştirerek…

…………… Tahteravallide denge sağlayan akrobatları, rüyalarında göreceği heyecan ve şaşkın ve ağızları bir karış açık izleyen çocuklara mavili balonları veriyorsun, umutları, düşleri tamamlansın, eksik kalmasın sabah uyanınca hayal dünyaları diye… Pembe balonlar veriyorsun her birinin eline, varoşlardaki semt pazarında içi saman dolu sahte barbie bebekleri, annelerine aldırtamayan, sabah evden çıkarken para istediğinde sunturlu küfür savuran, akşamdan kalma aile reisinin düşman gördüğü karısının hala izlerini taşıdığı mor göz altı izli kadınların ellerini tuttukları sevimli, ürkek, belikli kız çocuklarına… Siyah balon vermek isterken vazgeçiyorsun bana kızarak, bende sana verdiğim papatyalarımda öfkemi saçıp kara kartalın başarısızlıklarından dolayı siyah yok diyorum ve veremiyorsun emekçi kadınların cüzdanına, çantasına göz koyup alıp kaçmak isteyen, artlarında dolaşan kapkaç kılıklı, varoşların, yıkanmayan yorgun, kirli, korkunç, erken yaşlanmış yüzlü gariban çocuklarına…
..

Devamını Oku