Kur'ân, kadının konumunu ve haklarını sadece bir birey veya topluluk için değil, evrensel ahlak ilkeleri çerçevesinde ele alır. Bu bağlamda, Nur Suresi’nin zina iftirasıyla ilgili ayetleri, kadına yönelik ataerkil ve gelenekçi baskıların tarihsel ve kültürel temellerini sorgulayan bir perspektif sunar. Ancak bu ayetler, genellikle yanlış yorumlanarak, rivayet kültürünün etkisiyle tarihsel olaylara indirgenmiştir. Bu durum, hem Kur'ân'ın özünden hem de İslam'ın evrensel ahlak ilkelerinden uzaklaşmaya neden olmuştur.
Nur Suresi ve Kadına Yönelik Zina İftirası
Nur Suresi’nin 11-13. ayetleri, bir kişiye veya olaya atıfta bulunmaktan ziyade, zina iftirasının ahlaki, hukuki ve toplumsal boyutlarına vurgu yapmaktadır. Ayetlerde, iftira olayının organize bir eylem olduğuna dikkat çekilir ve mümin erkeklerle kadınların bu tür durumlarda iftiraya karşı duyarlı olmaları gerektiği ifade edilir:
> "Onu duyduğunuzda mü'min erkeklerle mü'min kadınların kendileri hakkında hayır düşünmeleri ve: 'Bu apaçık bir iftiradır' demeleri gerekmez miydi?" (Nur Suresi, 12).
Buradan anlaşılan, mesele sadece Hz. Aişe veya başka bir şahıs değil, iftiranın yol açtığı toplumsal yozlaşma ve hukuksal kaos ortamıdır. Kur'ân, şahıslar üzerinden değil, ahlaki ilkeler ve hukuk normları üzerinden mesajını iletir.
Ataerkil ve Gelenekçi Toplumların Kadına Bakışı
Kadına yönelik cinsiyetçi yaklaşımlar, tarih boyunca birçok toplumun ahlaki ve hukuki anlayışını şekillendirmiştir. Yahudi ve Hristiyan kültürlerinde kadının günahın kaynağı olarak görülmesi, ataerkil bakış açısının temel argümanlarından biridir. Bu düşünce, Ortadoğu kültüründe de etkisini göstermiş ve İslam’la bağdaşmayan gelenekçi yaklaşımların oluşmasına neden olmuştur.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta