aldırılan çocukları örgütleyen uyarıcı rengi smo
kinleriyle birşeye karşılık gelmeyen yabancı tesad
üfler odanın deniz gören pencerelerinden en zor
lusunun önünde bir
kaç saniye anlamı olmayan bir ad gibi durup yüzüstü
terkler ya da kendisinden geçmiş deli hiç'in
saklı kan satar sana
acemi kalçalarıyla plastik orospular,
darmadağın bir vücut taşır kutsal suçun da
ve takılır kalır ilk ve son mutluluğun
uzun çubuklar arasında bıçaklanan yataklarda.
Ben jiletin öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler
Puhuların üstünden gece vardiyaları ve rıhtım görülüyor
Üstündeki kan kokusu bütün cesetleri buraya çekecek
Öyle şehvetli ki dudaklarını saran atmosfer
Diplerine kömür çökmüş tırnaklarıyla küçük serseriler
Senin ellerinden kabusun matarasını kapacak ve
korkularımı tatmin eden bir et parçası gibi yükseliyor yerden
küllü köküyle,
sararmış koltukaltlarında geceleri kentleri saran mavi ışık
ve nöbetçi bir sevgilinin keçe kalemle alelacale
yazılmış, yarısı terden silinmiş telefon numarası.
-öncesi, diye soruyorum, nefesim çürük kağıt kokuyor
dışarda.
kristal bir tekrar olsun istemiş haz tavı.
şekli buluğ ise itibar uyandırır ölümü.
şüphesiz.
kindir tartaklar göğün boşluklarındaki aşkı.
cam kurtlar var gecenin suyunda
içilse şehir; yırtılmış taşların
iade edilmiş melekler örttüğü
eski, imdat, tahlilsiz hikaye!
israf edilmiş tayfalarla gelecek
uzattığım, uzatırken içine
Ben yürüyüp gittim
Sen ellerini yüzümde unuttun
Utandım acılarımdan
Utandım yalnızlığımdan
On yedi yaşımızın belalı hikmetinde birden
artık zamanın da üstünde şık bir şehirde
mazgallara kapatılmış, büyüyemeyen çocuklar için
kafatasları çelikten adamların şarkılarını
ya da rahibe pelerini altına gizlenmiş,
gözleri irin torbalarıyla kanlı şeytanları
bir ruhun turuncu mihrabına getirip
sebep değil, netice oldun bana
sudaki mahrem yüzümdün, taştaki ürkek güzelliğim.
bir müzik parçasında
yanyana duran iki nota gibiydik
sırasını bekleyen.
Şimdi artık bir tek
Kurbanlar geçsin uyuşmuş girdapların zorundan
köpekler göğe bakarken dellensin
tipiye tutunan gecenin, kopup dağılsın siyah parmakları
Sofradan kalkana dek vurulmasın sakın ha düşman
son lokmayı yutana dek suyuna göz dikilmesin ve
"sen şiirine yakışan bir hayatın emanetçisi, bekçisi ve tek sahibisin. kendi yazdığın kaderi taşıyan alnından hasretle öperim." hep çok sevildin iskender, iyi uykular.
Yıllar öncesinden, "İzmir Şiir Günleri"nden kalma bir aşinalıktan
ve okurluktan hareketle;
( Türkiye' den de bir Adonis' in çıkma vakti gelmiş olabilir..)
20/07/2011- demiştim,
Yerli Adonis misyonunu adfederken, "Türk Şiirinin Haylaz
Şairi"nin "Yoruldum geriye doğru saymak ...
..Affedilen vazgeçilendir.. O, affedildi.. Çünkü ondan vazgeçildi !..