Yolun, sevginin, insanlığın bittiği yerde başlıyordu onun hayatı.
Kim bilir, hangi yasak aşkın meyvasıydı.
Dudakları çatlamış, minicik elleri daha o yaşta nasır tutmuş,
ama belli ki gelip geçenlerin vicdanı donmuş, kimse dönüp bakmıyordu.
Yaşadıklarına inat, o kadar asil bir duruşu vardı
Bakışları yıllanmış şarabı, hiç gülmeyen yüzü, çaresizce ihtiyarlamış gencecik bir ömrü andırıyordu.
Yıldızları kalem yaptım
karanlıkları mürekkep.
Yine de sığdıramadım sevdanı
cümleye kelimeye heceye...
Madem bitti diyorsun
Çukura mı düştün
uçkuruna mı düşkün
seni sevdim diyenler
Elinde lokma varken
bizim önümüzden yiyenler...
Ne bir dondurma, nede bir elma şekeri kandırabildi beni
İçini açmaya kıyamadığım kumbaramda
çocukluğumun ilk harçlığıydın.
Bu yüzdendi belki de cimriliğim
Aklımda, fikrimde, kumbaramda sen
Derler ki, "Acıdan beslenirmiş şairler"
Yeter!
Bir lokma da sen al...
Ağustos ayında kopan fırtınalar üşütüyordu ölümü
Kökü olamayan bir çiçek kaç gün güneşe tutunursa,
Ölümüm de sana tutunuyordu, üşüyordu…
Hasretinin mevsimini yaşıyorum
Yokluğun güneşi de üşütüyor
Oysa ayaz gecelerimin sıcağıydın, yalnızlığımın kalabalığı.
Ah o bakışlar diyorum
o bakışlar...
Aşkın dini olsaydı
gözlerine ibadet ederdi kuşlar
An uzun, yıl kısa
Yıl nefestir an/sızın
vurulduysan vefasıza...
Umurunda olmaz Kan/sızın! ...
Hiç düşündünüz mü
neden bütün sevdiklerimiz başka bedenlerdedir?
Bir kediyi,bir kuşu,bir çiçeği,bir sevgiliyi sevdiğimiz anlar muhakkak olmuştur hayatımızda.
Frekansını kaybetmiş bir radyonun cızırtasında
Beraber ve solo yalanlara gizlenmişti
Yalnızlığın karantinasındaki ayrılık şarkısı
Ki, bilirim içi boş çıkacak,kabuğu soyulmamış hayallerin
Çünkü hiçbir kelime avcısı Şair tarif edemiyordu güzelliğini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!