Giderken neleri bırakır insan,
Neleri götürür içinde?
Kalp o trene yük olur mu?
İnsan mı taşır bu tren,
Yoksa ağırlığınca kalp mi?
Geldim!
Kapında bir gedâyım.
Eşiğinden bir adım atmaya takatim yok yâr.
Bir tebessüm etsen kapından,
Kalbinde sayarım yerimi.
Göç eden kuşları gördüm.
Sonra ardından bakanları
Baka kalanları.
Sona kalanları
Öylece kalanları
Gidemeyenleri,
Güneş adını alıp,
Yokluğunu bırakıp gitti bu akşam şehirden.
Sensizliğe uyandı gece.
Adın başka şehirde doğuyor şimdi.
Yokluğunda ben ve gece beraberiz yine...
Özlüyorum.
Bir şehri…
Bir şehrin kokusunu...
Öyle bir şehir ki,
Dört taraf altı cihet erenlerle çevrili.
Yerin altı da, yerin üstü de...
Öteleri düşleyen bir göz oldu kalbim
Bir Yusuf çıkmazı kuyulardayım.
Zamana, Asra kasemler edilen yerlerde gözlerim
Bir dağın ardında,
Bir ırmağın kenarında,
Bir ateşin sıcaklığında
Göz bilene El-Basîr
Kulak bilene Es-Sem'î olur Hazret-i Allah
Ayak bilene ayak
El bilene el olur Hazret-i Allah
Yüzünü tamamlamaya uğraşıyorum düşlerimde.
Gözlerini yerine koyduğumda
Canım çıkacak gibi oluyor.
Herkes unutmak ister ya!
Ben hep hatırlamak için yazıyorum.
İçim geçiyor;
Uzaktan geçen trenler gibi!
Yetişemiyorum...
Kalbimin gürültüsü
Ağır gelmeye başlıyor!
Gözlerin İstanbul gibi bakıyor;
hüzün birikmiş.
Ve saçların İstanbul kokuyor sevdiğim.
Zaten bir sen bir de İstanbul beni böyle söyletiyor.
Her rüzgâr ayrı bir şiir kokusu getiriyor burnuma.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!