Sazlar çalınırdı Çamlıca’nın bahçelerinde
Hatırlar mısın?
Sen de benim kalbimi çalmıştın
Bülbül nağmeleri içinde
Çamlıca’nın bahçelerinde sazlar hâlâ “sen” diye çalınıyor
Doldur sâkî,
Soğumasın muhabbet
Aşkın hararetiyle demlenelim.
Bekleyip bayatlamasın gönüller de çay gibi...
Kalbinin soğuk duvarlarında bekliyorum;
Sessizce…
Gözlerinin “kal” demediği yerde
Sözlerin “git” der gibi bakıyor.
Konuşsam sesim bana susuyor
Sussam kulağımda çığlık çığlığa
İnsan neyi tutabilir ki elinde?
Zaman akıp gidiyorken elimizden,
Yollar kayıp gidiyorken ayaklarımızdan,
Bulutlar geçiyorken üstümüzden,
Kuşlar göç ediyorken gönlümüzden,
Sevdiklerimiz bir bir gidiyorken ömrümüzden,
İbrâhim'e gül bahçesi olan ateş,
Bizi elbette yakar.
Yûsuf'a devlet olan kuyu
Bize elbette zindân olur.
Düştüm yola...
Tükense de yollar, set olsa da dağlar dönmeyeceğim.
Denizler çıksa karşıma, bulutlar inse yere,
Güneş göçse öteye inan dönmeyeceğim.
Bakmıyor gözlerim eskisi gibi
Görmüyor o mâsum yüzü artık
Zaman yırtarken deli gömleğini
Susmuyor kalbim eskisi gibi.
Şimdi ne iyi gelirdi
Baharları sırtlayıp
Göç eden kuşlar gibi çekip gittin.
Eyvallah
Ben baharını hazan eyledim.
Sanki bakıp geçememiş, yakıp geçememiş gibi.
Bakıp gönlüme oturmuş, yakıp kendi de yanmış gibi.
Sanki tüm güzellikler onda gülüyormuş gibi
Ben o gülüşe baktıkça güzelleşiyor gibi
Ne çok gittik bu aralar!
Ne çok gidiyoruz
Ve ne çok gider olduk birbiri ardınca...
Ne çok eksildik bu aralar.
Ne çok azaldık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!