Aşk…
Varılmaz yolların bittiği noktaydı,
Çıkmaz sokakların çıktığı yollarda…
Sevgiydi, sevgiliydi,
Bir kömürün elmasa dönüşmüş haliydi.
Şiiri ateşe attım
Ateş yandı
Şiirse hala ılıktı
Bakakaldım
Yanık bir tütsü
Şiirin bağrını deldi
Ne bir fırtına tanımlar sendeki beni,
Ne de girdaba mahpus kadırga.
Eler mi taş kalpleri sonsuzluk eleği,
Bitmez tükenmez ahlar dergâhında.
Avazım bozarsa bin yıllık sükûnet orucumu,
Bir haykırış dillerde, muhtevi bir eda ile
Öyle bir hengâme ki sükûtun ötesinde,
Varoluş mücadelesi, yokluğun içinde
Çile’den başka ses yok Üstadın dilinde…
Prangalar vurulmuş kutsanmış yüreğine,
Sonun meskenidir ki o semavi ufuk,
Sonun bittiği yerden başlayan sonsuzluk.
Bir çuvaldıza tutturulmuş parşömen misali,
Şimdi önüme set çeker umutsuzluk!
Tırnaklarımın arasında kalan bir parça kin,
Direnirken çırılçıplak korkunç göğe
Sonsuzluğa gebeyim bu gece
Akislerde bıçaklanmış sözcüklere metanet
Dillerde pırangalanmış tek sözcük affet!
Ömür dedikleri zaman yoksunluğuna büründüm,
Asın beni, öldürün
Şehrin 7 kapısında
Üçer gün aralıklarla
İbret-i ala, âlem-i şüheda
Diye asın
Kisveleşmiş ruhumun cümbüşüne sarıldım,
Baktım ki infilak eder zembille inen her sözün.
Ey gönlümün nakkaşı rayihalarına boğulup kaldım,
Tercüme-i halim sükût, rint midir zahit midir özün?
Bilirim ki yokluğun varlığınla haceleştirdi beni,
Beklediğimi bilirse beklenen,
Yemin olsun arşa ki asla beklemem!
Bir bekleyiş ki ömür biterde bitmez firkat,
Bir gidiş kiseneler geçse de, hayali kurulan vuslat...
Ve senin uğruna ey yar, olmuşum ben malik;
Gelsen de gelmesen de artık adım salik...
Sonra birden yükselirim de arşa,
Meleklerin yanına varırım.
Açıp nasırlı elleirmi, tutarım arza;
Semada tek varık ben sanırım.
''İn aşağı'' der, gaiplerden ilahi bir emir,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!