Benim rengim akvaryum mavisi,
herkes tanır beni dostluklarımdan;
sen de öyle...
Denizciler haber verdiğinde
dünyama sığınmak istediğini,
toprak, çiçek ve ağaç,
duvarların dışında
gönlümün dokusunu
gerek yok saklamaya
oğlumun kokusunu
hasretim koklamaya
ellerin cennet kokuyor anne
annem öldü,
güneş doğdu,
keşke güneş ölse,
annem doğsa…
doğ gel güneş gibi, ne olur annem,
Yatsı namazından sonra soyunurduk pijamalarımıza
Prefabrik bir koğuşta, bilinmezden gelen Ay’ın çıplaklığında…
yan yana sıralı ikili ranzalardan birisi yatak olurdu uyuyabilene,
uyumamız da gerekirdi hani, birkaç saat,
iki-dört nöbetini uyuklamadan tutabilmek için;
pamuklarla sarıp yastık kılıflarına saklardık hayallerimizi,
Davul zurna halayda, düğün dernek içinde
Barut kovan içinde, soyu sopu vuruşsun
Yürüsün insan seli, kan davası peşinde
Ağlasın seher yeli, gece boyu kin kussun….
Bu gün varız yarın yok, bu ölümlü dünyada
On Dokuz Mayıs Bin Dokuz yüz on dokuzdan
Dokuz Eylül Bin Dokuz Yüz Yirmi ikiye
Topyekûn savaş verdik, güç alıp ordumuzdan
Zafer Destanın böyle yazıldı ey Türkiye…
Omuz omuza direndik, çocuk, kadın, erkek
Çocukluğuma dönmek istiyorum,
çocukça sevilmeler için…
Sen sev beni,
bir sen sev anne…
Bir senin sevgin, yeterli…
Ankara’da bir orman, içi üniversite,
Binlerce çocuk okur, adam olsunlar diye
Bir hastane; genç, yaşlı, zengin, yoksul hastalar
Ehlinden şifa arar, para, pul sormaz kimse…
Heykeli yapılmalı, bunları yapan kimse
ikimiz için
en iyi yemekleri sen yapardın,
yediğim önümde,
yemediğim ardımdaydı sen varken,
iş başa düştükten sonra,
en iyi yumurta kırabildiğim zamanlardan
Osmanlının küllerini savuran
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran
Otuz Ağustosu onurum yapan
Kahraman askerin nerede atam...
- Atam dillendirdi acı gerçeği,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!