Baba!
Sende birini özlediğinde,
Kalbin şımarırmıydı?
Sızlarmıydı burun direğin,
Ya da ne bileyim gözlerin.
Olurmuydu dilinin şımarıpta,
Doğma çocuk! doğma bu yaşanılası zor yere,
Ne kadar saf ve temiz teşrif etsende,
Seni kirletmek için hazırlanmış çirkinlikler,
Kollarını açmış gelişini beklemekte
Tümü sahte samimiyetiyle.
Sonra dedim ki;
Abi be!
Sevmek...........?
...ve cigarasından derin bir nefes çekti,
başladı anlatmaya
Gözlerim! yiteni aramaktan,
hangi vakit cayacaksınız?
bilirim, ne sizler nede ben,
ondan gayrı yol,
bundan gayrı dil bilmeyiz...
O'na dair ne varsa,
Ey Mısır'ın sultanı Züleyha!
Mısır sana hayran, sen bir tek O'na...
Saraylar anlamsız içi boş dünya...
Şimdi hangi mutluluk,
senin gönlünden paye alır söyle?
Yusuf ellerinde yetişir,
Söyle sokağından turnalar uçar mı,
Geçer mi penceresinden yağmur dolu bir bulut,
Kaldırım taşlarında kaldı mı bir izim,
Merdivenlerinde bir sevdalı kapını çalar mı?
Kaç kez döndüm sokağının başından,
Sonra bulut,
Sevda olup yağdı üstüme usul usul,
Sanki merhametli ellerinin tıpkısıydı...
Kaçmadım ıslandım öylece!
Ahmak ıslatan bir şekli vardı,
Lakin ne ben ahmaktım,
Sonra sessizce içime ağladım,
Duvar halime güldü...
Kokun geldi aklıma,
Kokan buram buram tütündü,
Ve toprağın kokusu vardı üzerinde...
Yâre acı söz etmek,
Nasıl zormuş bir bilsen!
Yâri gönülden itmek,
Nasıl zormuş bir bilsen...
Tam şurada solumda,
Aşkın badesini içtim,
Gayrı bu canımdan geçtim,
Onulmaz dertlere düştüm,
Bir meçhule gidiyorum...
Yol ver kader gidem yare,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!