Söyle sokağından turnalar uçar mı,
Geçer mi penceresinden yağmur dolu bir bulut,
Kaldırım taşlarında kaldı mı bir izim,
Merdivenlerinde bir sevdalı kapını çalar mı?
Kaç kez döndüm sokağının başından,
Sonra bulut,
Sevda olup yağdı üstüme usul usul,
Sanki merhametli ellerinin tıpkısıydı...
Kaçmadım ıslandım öylece!
Ahmak ıslatan bir şekli vardı,
Lakin ne ben ahmaktım,
Sonra sessizce içime ağladım,
Duvar halime güldü...
Kokun geldi aklıma,
Kokan buram buram tütündü,
Ve toprağın kokusu vardı üzerinde...
Yâre acı söz etmek,
Nasıl zormuş bir bilsen!
Yâri gönülden itmek,
Nasıl zormuş bir bilsen...
Tam şurada solumda,
Aşkın badesini içtim,
Gayrı bu canımdan geçtim,
Onulmaz dertlere düştüm,
Bir meçhule gidiyorum...
Yol ver kader gidem yare,
Kaç baharlık hasret birikmiş içimde,
Tanrı katına yükselen çığlıklar gibi,
Çaresiz, dermansız…
Desem ki dediğim onca söz kursağımda birikmiş,
Gülüşünün güzelliğini bekler sessiz sedasız…
Yaşadım mahşer ortası karmaşasında,
Yarım nasıl tam olurmuş?
Bilmek için seni,
Seni bulmak gerekmiş...
Sıradanlığın ötesinde,
Yüreğinin ortasında,
Sevdayı tatmak gerekmiş...
Bir gün doğumunda,
Boynumu kolların sarsa,
"Günaydın ey sevdicek" diyen..
Ben gözlerinden başka gece,
Ben saçlarından öte gün görmesem!
Öyle sarılıp kalsam koynunda,
Yemin olsun başındaki zeytine,
Yüzündeki güllere ve elindeki çiçeğe...
Ben sevdamı uçurmadım,
Yüreğinden öte bir adım öteye...
Kanadım kırık merhamet beklerim,
Merhametin taa yücesinden...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!