Geçmiş zamandı!
Bir cehil ruhlu düşüncenin koynunda,
Bakir topraklar çiğnendiği gün,
Eşi Mecnun olmayan,
Bir anne doğdu Leyla'dan..
Sonra bir adam çıka geldi diyarlardan...
Dermansız dertlere düştüm,
Bıkıp nasıl ağlamayım?
Sanki hayal sanki düştün,
Dalıp nasıl ağlamayım?
Felek alay etti güldü,
Şimdi bir türkü söyle susarak!
İçinde sevdama dair nice baharlar,
Yağmur mevsiminde adımı haykırsın...
Sevdam!
Bir bebeğin gülüşü kadar sıcak...
Ömrüm!
Gittiğim her yoldan, dönüşüm sana,
Hangi yöne gitsem, pusulam sensin,
Belki Mecnun, Ferhat değilim amma,
Gönlümün Leyla'sı, Şirin'i sensin...
Sende gördüm, kara gözlü Leyla'yı,
Bir kara göze, bin ömür tükettim,
Sen görsen kendini, binden geçerdin!
Bir geldin pir geldin, öyle yer ettin,
Sen görsen kendini, dünden geçerdin...
Nasiplenir senden sevda kölesi,
Sana küstüğümde sığınacak,
Yerim, dizlerin olsun yeter...
Varsa bir durum ağlanacak,
Halime sen gülsen yeter...
Gitsem senden bir adım öteye,
Oysa ben kırarım zamanı en acı yaralarımla,
Ve yanarım, sızlanırım sensiz olan her âna,
Ey sen kutlu sevgili ey kadim ana!
Güneş saçlarına benzemeye çalışır,
Ay, o öpülesi yüzüne...
Ve ben sevgili, bilmez idim!
Amansız sevdanın eline düştüm,
Yitirdim dermanı sızısı kaldı...
Sevdanın dağında umarsız kuştum,
Yolundu kanadım bâzısı kaldı...
Sevda dedikleri iki kelammış,
Gözlerim senin şehrini,
Saçların ve yüzün beni andırıyordu..
Gülüşün!
Kutlu bir beldenin tasviri,
Altından ırmaklar akan...
Yokluğun!
Bir gün doğumunda,
Boynumu kolların sarsa,
"Günaydın ey sevdicek" diyen..
Ben gözlerinden başka gece,
Ben saçlarından öte gün görmesem!
Öyle sarılıp kalsam koynunda,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!