Hasret bağrımda yok derdime derman,
Ayrılığı tadan güler mi söyle?
Aşka düştüğüm yar katlime ferman,
Yaşar iken ölen ölür mü söyle?
Sevdiğini alan bayram ediyor,
Varlığınla!
Hüzün tarlasından kaçarken,
sevinç bahçelerine gönlüm,
bir nar ağacı gölgesine oturuveririm pervasızca...
O nar ki senin kalbine benzer,
her bir tanesi can verir,
Kendisi vakur!
Çiçektendi elleri...
Zaman eski bir nisan
ve doğuyor yağmur mevsimi...
Doğduğu yer yeşermekte alabildiğince...
Ve ben nezaman bir çiçeğe dokunsam o gelir hiç çıkmadığı yere...
Dünya denen gurbet elde,
Düştüm onulmaz bir derde,
Yar bir yerde ben bir yerde,
Dünyadan tat alınır mı?
O imiş sevdanın hası,
O karanlık odada,
Fark etmez bir çekmecede,
Baş parmaklarım bağlı bulursan beni,
Bil ki çenem çoktan çatılmıştır artık...
Artık haber ver eşe dosta,
Bir tutam yer kazılsın toprakta...
Ondan Sonrası;
Mihriban'dan saçları,
Gözleri Leyla'dandı..
Suskunluğu Meryem'den,
Sabrı Züleyha'dandı...
Gönlümü yordun, bittim tükendim,
Her duada Hak’tan sevgi dilendim,
Çok sabrettim ama az söylendim,
Durma, karşımdan yıkıl be kadın!
Ümidim vardı olmamızdan yana,
Leyla!
Öldür Mecnun'nunu,
Gri bir dumanın süzülen hiçliğinde...
Akıl çoktan sıyrılmış,
Bin odalı hüznün kapısında...
Bir yüreğin kanamasıydı,
Gözümden dökülmeyen her damla...
İçten içe sessizce,
Yer bitirir sinsice...
Bin yıllık feryat ulaştığı gün göklere,
Yerde sevdanın tohumu bitecek!
Ey Mısır'ın sultanı Züleyha!
Mısır sana hayran, sen bir tek O'na...
Saraylar anlamsız içi boş dünya...
Şimdi hangi mutluluk,
senin gönlünden paye alır söyle?
Yusuf ellerinde yetişir,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!