Bazen birden ilham gelir dersiniz ya,
Ama nedir ilham? Gerçekten var mı?
Yoksa yalnızlığın aldatıcı bir yankısı mı?
Kasım ayında başladı bu düşüş,
Yapraklar döküldükçe ben de eksildim.
Her yaprak düşerken ruhum titrerdi,
Ama neden?
Hangi rüzgar savurdu beni buraya?
Ve neden hâlâ bu sessiz sorularla yüzleşiyorum?
Kendi sesimden kaçarken, neden yazıyorum?
Aklımı susturup kelimeleri kusan ben mi,
Yoksa her harfi hançer gibi ruhuma saplayan mı?
Hangi yüzüm yazıyor bu satırları?
Yoksa hepsi yalan mı? Kelimeler, birer maske mi?
Dün gibi hatırlıyorum; nasıl başladı bu karışıklık?
Hayat, çözdükçe derinleşen bir bilmecedir.
Ama kim yazdı bu bilmecenin sorularını?
Ve neden her cevabım bir başka çıkmaza çıkar?
Sevdanın unutulmuş sırlarını yazarken,
Gerçekten unuttum mu geçmişin acılarını?
Yoksa bu, kendi kendime söylediğim bir yalan mı?
Acı, bir iz bırakmadan geçer mi gerçekten?
Her kelime, beni karanlık bir odaya çeker,
Her oda, başka bir kapıyı işaret eder.
Ama bu kapılar nereye açılır?
Ve hangi adım beni yokluğa götürür?
Kasımda başladım yazmaya…
Belki de başladım kaybolmaya.
Ama kaybolmak nedir?
Bulunmak nedir?
Ve neden hâlâ bu sorularla boğuşuyorum?
Soruların Gölgesinde
Yazmak bir kaçış mı, yoksa bir teslimiyet mi?
Kelimeler benim kurtuluşum mu, yoksa zincirim mi?
Her satır beni kendime mi yaklaştırıyor,
Yoksa daha da uzağa mı sürüklüyor?
Belki de hiç cevap bulamayacağım.
Belki de yazmak, cevabın ta kendisidir.
Ama kim için?
Kim konuşur kalemimle?
Ve neden hâlâ yazıyorum?
Kayıt Tarihi : 6.11.2022 20:56:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiiri yazarken aslında kendi içimde bir yolculuğa çıktığımı hissettim. Bazen bir şeyler olur ya, birden aklınıza kelimeler, hisler doluşur; tam da öyle bir anda kalemi elime aldım. Kasım ayıydı, dökülen yapraklar gibi içimden dökülenleri yazmaya başladım. Her düşen yaprak, bir ömrü sessizliğe gömerken, benim ruhum bu sessizliği bir kağıda taşırmak istedi. Ama hâlâ soruyorum kendime: Neden yazıyorum? Bu sorunun cevabını ararken fark ettim ki, yazmak aslında kendini aramak gibi bir şey. Yazarken hangi “ben” konuşuyor, bilmiyorum. Aklımı susturup sadece kelimeleri mi döküyorum, yoksa her kelimeyi kalbime bir hançer gibi mi saplıyorum? Belki ikisi birden. Yazmak bir çelişki; hem iyileştiriyor hem de yeniden kanatıyor. Her şey dün gibi aklımda. O karışıklık, o belirsizlik… Hayatın çözülmeyi bekleyen bir bilmece olduğunu o zaman anladım. Kelimelerle bu bilmecenin peşine düştüm. Yazarken unuttuğumu sandım; geçmişin acılarını, dertlerini, hatta sevdanın unuttuğum o sırlarını. Ama unuttum mu gerçekten? Yoksa yazdıkça kendimi kandırdım mı? Acı iz bırakmadan silinir mi? Özlem, bir rüya gibi geçip gider mi? Bu soruların peşinde dolanırken fark ettim ki, yazmak, unutmanın değil hatırlamanın bir yolu. Yazdıkça her kelimenin beni bir yere götürdüğünü anladım. Bilinmeze giden bir yoldu bu; bazen geçmişe, bazen hayallere açılan bir kapı. Bir sebep, kaybolmuş bir izi yeniden yakalayıveriyor. Ama yazarken kiminle konuşuyorum? Hangi yüzümle yüzleşiyorum? Belki kendimle, belki o hiç tanımadığım gerçeğimle. Kasım ayında başladım yazmaya. Dışarıda dökülen yapraklar, içimde bir şeylerin döküldüğünü anlatıyordu. Belki de sadece yazmaya değil, kaybolmaya başladım. Ve hâlâ neden yazdığımı bilmiyorum. Belki de hiçbir zaman bilmeyeceğim. Ama bildiğim bir şey var: Yazmak, içimde susturamadığım bir sesin yankısı.