Bir avuç rüzgar, ayaklarıma ağır ağır esmekte,
Ruhum bu derin işgüzarın iradesi ile ölmekte,
Soğuk, bir bedenime - soğuk şu zihnime,
Derin duyguların esiriyim, bana bir tütün verin.
Şu sahilin gölgesinde duruyorum bir başıma,
Ellerinden tuttun, şu parlaklığını gecemin,
Senden sonra ardından öyle bir yel esti ki
Durdurulamaz, sonsuz bir ilerleyişti bu
Üstelik trenin penceresinden atlanamıyordu.
Gün bir sahil kenarında yürümek,
Bu şehrin dibindeki Marmara’nın
Sabah kokusu tuhaf gelir
Akşam, aşık ettirir manzarası.
Rüzgarın ruha dokunuşu
O altın rengi kızıllığı güneşin,
Öyle bir hızlı tükendi ki yıllar,
geçmişi geleceği göremeden geçti
Savurmaktan bıktı beni bıraktı rüzgar,
Aklımı başımdan alıp da gitti.
Yalnız benden ırakta mutluluk,
Bundan beş yıl evvel seneyi on altı,
Pek genç idi insan pek uyuşuk.
Yanından koşan zamana aldanmazdı,
Pek yorgun idi insan, çalışmadan.
Şimdi gölgelere kavuşmak ister ya,
Bir cesaret eksik,
çelikten dövüldüğünü sandığı yüreğinden
çevresinden çekinir Fırat'ı gölgelerken.
Bitmiş gibi gelir tüm umutları, hep derinlerden
ancak bir cesaret eksik, o gözbebeklerinden.
Birden, bu şehrin gökyüzünde görünen,
O mermerden yapılı bulutların kenarından,
Belki de, bu ebedi maviliğin peşinden,
Koşmaya ürkmüş bir çocuk gibisin.
O dalgalı denizlerin rüzgarlarını hissederek,
Madem ki titrek bir dokunuşa hasret dudakların, Senin için buradayım ya beni görmez misin?
Bu kirli şehrin korktuğu o eski limanların,
Üzerinde bir seni anarım bilmez misin?
Huzur içinde ol — daha da bakma ardın,
Gerdi göğsünü birden,
Attı bakışlarını ileri,
Çattı kaşlarını — yıldızlar beyaz.
Görüyordu ufkun,
O güzel, ince ve rengarenk şeklini,
Duruyordu zaman
Derdim sinemin karanlığına isyan ise,
Zayıf olan şu yüreğim bâki ağır
Neden dindin ey sürati meşhur yağmur,
Benliğime yazık değil mi?
Gözlerimden görünen bu şaşkın sevdaya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!