KADIN DOĞAN
Sus be müezzin! Sus be ezan, sus! Yeni vurdum kafayı... Yarı sarhoş yarı uykulu bir akşamdı. Yastığım siper olsana bana... Kapasan kulağımı... Yap görevini son defa. Babtist kilisesi sıra sende mi şimdi? Kıskandın değil mi bizim müezzini? Çal çal sende çal, hem de hiç susmamacasına. Aneminin gitaristi dur sende durduğun yerde! Tavanımdaki beyaz boşlukta ne işin var?
Sabah mı oldu ne? Yoksa öğlen mi anladım... Yine akşam olmuş kalkıyorum. Hemen yatağımdan çıkıyorum... ‘Taş lahitimden’
Bugünkü kahvaltım iki boyoz. Çay parasını yaşlı bir amcadan istedim. Yalan değil, karnım aç dediğimde güzel yüzüme bakıp elime fazlasıyla vicdan bıraktı.
Ne güzelsin kordonda İzmir. Ama neden bana hep çirkin? Böyle mi anlaştık seninle gelirken... Hainliğinin üzerinden tam üç sene geçti. Hala birinci sınıftayım tastamam.
Beyaz elbisemi giydim bugün. Dün gece yaşananların hatırına banyoda yapmadım. Önceden banyoya girip temizlerdim düşlerimi. Şimdi yıkamıyorum çocukluğumun sahipsiz hikayelerini.
Elimde ve boynumda dikenli deri takılar var. Dün geceki kocamdan hatıralar! Bir aynan olsa da görsen halimi... Tırnaklarım siyah ojeli, gözlerin içindeki yeşiller senin körfezin gibi kirli... Yüzüm fondoten’den bembeyaz... Saçlarım belimde, yarısı morlu yarısı kırmızı. Rastalarım çok havalı ama gel gör ki içindeki bitler açlıktan bana beddualı.
Oysa ne demiştim babama ben? Tıp okuyacağım ben. Ne de olsa insanlardır beni bekleyen... O da hak verdi sonunda bana ama sadece hak vermesi yetmedi. Birazda para verse tapacaktım ona inan. O benden fukara.
Üç sene nasıl geçti dersen... Okula gitsem aç kalıyordum işe gitsem derslerden oluyordum. Ne demiş ünlü Türk büyüğü midem; ‘aç kalmaktansa derslerden kalmayı yeğlerim’.
Önceleri yurttaydım şimdi ise bir arkadaşla evde. Ev dediğime bakma, tam bir mezbele aslında, bir kulübe.... Akşamları Alsancak’ta barmenlik yapıyorum kendimce. Bakma fazla parası yok ama karın tokluğu yanına içki bedava! ! ! İzmir en kötü arkadaşım. O alıştırdı beni sigaraya, her türlü bataklığa.
Kordonda yürüyorum, gece oluyor... Alkol vücudumu terk ederken yavaş yavaş dün geceki yaşananlar zihnimde beliriyor.
Uzakta duran, karanlığın içinde belli belirsiz sallanan Megadeth tişörtlü uzun saçlarına mutsuzluklarını asmış adam yavaşça sokuldu yanıma. Her yer dönüyor, her yer ışık bende. Hayır demedim, terli vücudumla yanına yanaştım. Oz büyücüsünün mekanında elimden tuttu, beri de çıkma teklif etti, zindanda kendinden geçip seni seviyorum dedi. Sabahın ayazında motorunun arkasına atıp İzmir’i keşfi aleme çıkardı. Onunla kol kola motora yürüdüğüm eski Rum sokaklarında, yaşlılığım ve gençliğimdi bir adım önümüzden ayık kafayla yürüyen.
O gece yıldızlar öpüşürken Medusayla sarıldım ona. Motorun arkasında saçlarımı saldım sahipsiz rüzgara... O gece beni terk eden tek şey bitlerimdi. Rüzgardan nefes alamayıp hepsi motorun üstüne atladı.
Eve gelince 3 saatlik erkeğim kucağına aldı beni. Onunla ilk ve son balayı gecemizdi. Demir kapı kapanırken puslu yalnızlığa, yepyeni bir kapı açıldı bacaklarımın arasında.
Dur yapma demeye kalmadan saldırdı bana. Elim kolum alkolle bağlı. Sen misin kibarlığıyla beni kavuran! Ama nereden bilebilirdim annenin bana benzediğini. Üstüne üstlük seni bırakıp yedi yaşında başka babalara gittiğini. Karanlığın içinde sustum. Bekledim sessiz derinliğin içinde, üstünde debelenen adama dur bile demeden...
Çek elini kadınlık denizimden, çek elini düşlerimden! Ama olmuyor, üstümdeki deli sabaha kadar, annesini benim bedenimde defalarca beceriyor.
Sonra her şey susuyor...
Sabah kandil simidi satan adamın sesine uyanıyorum. Yatağımın yanındaki konsol de dikenli bir bileklik ve de bir not buluyorum...
Gözlerimde şehirler büyür
Şehirlerde her gözyaşımla bir kadın ölür
Yaşanmadı denilene inat
Yaşadım diyen kadınlar tanıdım
Hayattan korkarak
Değişmek lazım diyen
Değiştikçe birbirine benzeyen
Gece içki şişelerinin dibinde güzelleşen
Sabah klozet kapaklarının dinginliğiyle çirkinleşen
Kendi kadın
Kendine kadın
Ayakta durmayı bilmeyen(yeni öğrenen)
Düştükçe sendeleyen
Kısa şortlu bez ayakkabılı
Çocuk kılıklı sürtükler tanıdım
Keşke hiç birini tanımamış olsaydım
Denilene özenircesine
Şiiri okuyunca kendime geldim. Kirpiyle tavşanın hikayesini anımsadım. Dün tanıştığımızda anlatmıştı. Kirpi tavşana aşık olur mu demeyin olmuş ama her sarılışında dikenleri sevgilisini kanatmış. Bir gün kirpi karar vermiş... Dikenlerin hepsini söküp tavşana doya doya sarılmaya Giderken, dikenleri olsa onu asla yiyemeyecek bir kunduza afiyet şeker olmuş.
Dikenli bilekliği elimde sıkarken keşke dedim... Keşke her hayatıma girene bir dikenimi vermeseydim diye geçirdim içimden. Benim dikenlerim yok, ortada savunmasız kalakaldım.
Gece oluyor İzmir’de... Karşıyaka’da ışıklar pırıl pırıl. İlk gençliğime benziyor. Neden bende yazmayayım bir şiir? Neden bu olanları kazımayayım hafızama? Al be yalnız adam! Bunların hepsi sana...
Rujunu sürüp atınca kendini sokağa
Özgürlük sardı taptaze, el değmemiş bedenini
Temmuz güneşinde yasemin kokardı göğüsleri
Sokak başına kadar kesti yolunu
Kokudan bayılmak isteyen birkaç yeni yetme serseri
Öyle güzeldi ki İzmir gözlerine benzerdi körfezi
Çıktı Karşıyaka’dan yola, durdurdu bir araba
Birkaç yalan bir de öpücük şeklinde para
İndi arabadan kendi rahatlığına sövüp
Alsancak iskelede bir gemi
Gemi kadının elleri
Bir Karşıyaka’da bir konakta gezer ince narin elleri
Alsancak iskele de bir çocuk kendini kadın sanan
Eteğine topla çocuk güneşi
Sıkılınca güneş toplamaktan al eline şarabı
Gir kilise de öpücüğe boğ papazı
1481 sokak altıncı kapı
Şehirdeki son durağındı
Bu kadar güzel bir günde batan güneş değil
Kız olmadan kadın doğanın yaşamıydı...
Çok sonra gördüm onu... Bornova’ da küçük parkta bir elinde votka bir elinde tek içimlik cigara.
Cüzdanımdaki şiiri çıkarttım. Yanına gelip usulca avucuna bıraktım. Okumadı, buruşturup cebine koydu... Onun derdi yanındaki yeni annesini kandırmaktı. Ben cevabımı vermiştim hayata aklımdan geçen şunlar oldu o anda...
Nükteli bestenin gramofondan kalplere yayılan ılık
Bir o kadar işgalci gülümseyişi
Afet-i dünyayı iki dudağının rujunda yaşatan
Bir altmış seki Hipi hatunuydu sahipsizliğim...
Kayıt Tarihi : 8.4.2006 06:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Erdal Çoban](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/08/kadin-dogan.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)