küçük avuçları roboski kokan
çocuklarız biz.
resim derslerinde,
bir güneş ile bir dağ
birde ağacı çizmek savaşın kırıntıları...
Önce şehirlerimiz
Sonra sevdalarımız
sonra da şiirlerimiz darmadağın edildi...
Ve bölündü düzenimiz.
Uykularda kabus devriyesi
Bir öğrencinin kurduğu
meslek hayali gibiydi bizimkisi.
Doktor olamadık
Saçları bile dökülen
kötürüm bir bunaklık serüveni...
Ne gariptir şu sevda
Bir meyhanenin arta kalan
Ve gerisi talan edilmiş son sarhoşuyum.
Olabildiğince berduşt gecelere bıraktım ağlayışları.
Taa dibine vurulmuş son şişesi şaraba.
Bu ne bilinmezlik,
Bu ne çıkılmazlık.
Biz kardeşiz dediler...
Dilimiz yasak,kültürümüzü günah kıldılar
Biz kardeşiz,
taş, toprak, rüzgar kardeş...
Dersim’izi vaazlarıyla,
ben sende kaybuldum
bir sehrin kayıp
insanları gibi
herkese garip
kendime yabancı kalmışım,
Önce günahlara alıştırdın
Sonra gün be gün ahlara
Önce aynı şehri paylaşamadık.
Aynı gökyüzünü
aynı atmosferi
Ve sonra,
Tekrar tekrar sarıldım seni yazmaya.
Bir Şiir pistinde hayallerimi sana çevirmeye
Yetmiyor böylesi seni yaşamak.
Yetmiyor Düşüncelerimin, hayallerimin
Bu kurduğum düşlerimle,
gözlerinin taa dalgalarında sörf etmeye.
Not defterime şiirler gömerdim
Biri bakmaya çalışınca da
Günlüktür deyip dururdum...
Utanırdım, çünkü;
sevda bulutlarını yüklemiştim dizelere,
görenlere yıldırım olup yağar diye..
«sensizlik»
sessizliğe gömülen bir şehir gibiyim
açlığa ve sefalete değil
Ezosuzluğa mahkum
bataklığa gömülüyor gibiyim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!