Sakın beni affet deme,
affedemem.
Çünkü tüm kötü günlerimi,
tek yaşadım ben.
Hıçkırarak,
sustun mu sen hiç, kalabalıkta?
Ara sokakları,
mutluluk ve mutsuzluk dolu
nükhetler sardı.
Aşktan mahsur kalan kalplerin,
kanlı ellerindeki can çekiş sesleri,
nerede olursan ol,
Akıl gücünün zorlandığı,
sonuçsuz, sebepsiz,
cevabı cenabı hakta gizlenilmiş,
binlerce nedenlerin, niçinlerin, niyelerin toplamı,
dilde sürekli tekerrür etmekten,
haz alan bir mahfer kurdu görevinde.
Yelkovan ve akreplerin,
tek bir dişli etrafında döndürdüğü
durmaksızın akıp giden koca zamanlar var..
Tıpkı dünyanın kalbinde barındırdığın kişinin
adımlarında döndüğünü hissettiren parmaklardaki,
keskin ve can acıtan tırnak uçları gibi.
Eklem ağrısından hallice,
bir sızı var yüreğimde.
Saç tellerine yıldız asılı.
Mars, uranüs ve neptün
parmakları arasından
akıyor yeryüzüne,
Ben sevince,
galata köprüsünü anlatan bir dilsiz,
kız kulesine hayran bir kör,
Beethoven'a hayran bir sağırım.
Demek istediğimi
düşününce anlarsın.
Masallardaki kahramanların,
gülümseyerek ortaya döktüğü mutluluk portreleri.
Mekteplerde saf beyinlere aşılamadılar gerçeği.
Bize hayat öğretmişti,
acı hayat süren iradesiz bedenlerin, anatomisini.
Ayağımızın hayat izleri,
ekmek arası hava barındıran,
fukara insanımız ve
inançsızlar...
Şehir üstündeki,
mutsuzlar patikasında ilerleyen,
Gece, kendi karanlığından ürken,
küçük bir bebek gibi,
altındaki yeryüzünü ıslatmakta.
Ve ben ıslaklığı umursamaksızın,
adım atmaktayım bir başka boyuta.
Ağrı ve sızıların,
çoğu ile yekparedir bedenim.
Bel ile böbrek ağrısını,
ayırt ettiren,
o acı tecrübenin sahibiyim.
Tıpkı bu tecrübe gibi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!