İyiden iyiye kızdırıyordu; güneş
Savaşçı, atını çöllere doğru sürdü
Yüreğinde serin bir çağlayan akıyordu
Ve bu yüzden, yürekten öksürdü
Siyah dolaması, vücudunu sarmıştı
Doğum tarihidir, Bin Sekiz Yüz Altmış Beş
Genetik yapısında mevcuttu onun güreş
Çıkmadı devrinde, aynı ayarında bir eş
Şumnu köyünde doğmuştu; Koca Yusuf
On Altısında olsa da daha cüsseliydi; yaşı
Yahudi’nin patentidir, kola
Sam Amca ile çıkılır yola
Elli Yıldız ve Altıgen kol kola
Bağımlılık yapar, siyah kola
Mideyi, vitaminleri yakar kola
Düğünün oluyor karşı sokakta, komşu kızı
Arka sokakta ise cenazemi kaldırıyorlar
Bilemiyorum, üzüntüden yana var mı içinde sızı
Beni her gün cehennem ateşine daldırıyorlar
Severim seni inan, ALLAH aşkına
Silerim ayrılıkları kara bahtına
Koyarım seni, gönlümün tahtına
Özlemlerine sapar, köprü olurum
Sen müsterih ol, ihanetlerden sakın
Yirminci asırdı ve yıl bin dokuz yüz elliydi
Uzak Doğu’daki harp, gidişattan belliydi
Savaş çığırtkanı olan Çin, çılgın ve deliydi
Ölüm ateşi yakılmıştı, Kore denen yer de
Kan yayılmıştı, Kırk ikinci paralelin boyuna
Beni çıkaracak bir el arıyorum
Birçok elin içinde, bulamıyorum
Derin bataklıkta kayboluyorum
Çeksin bir el beni, bu kör kuyudan
Yolumun üzerinde duruyor meyhaneler
Köyün pınarında, aklıma hep sen düşerdin
Buluşmaya gelmesem, darılır hemen küserdin
Her gözden kıskanır, rüzgar gibi eserdin
Aklımdan hiç çıkmadın, köylü güzelim
Güzelliğine, endamına tüm köy hayrandı
Sevdam sağlamdır; benim
'Dır dır' edip, kriz yaratma
Aşkını, yüzüme haykır
Arkamdan boş konuşup
Sinirlerimi boşaltma
Hüzün yağıyor Kudüs’e, sicim gibi ince yağmurlarında
Beytül Maktüs’ün ruhunu taşıyor, balçık çamurlarında
Tarihin kanı dolaşıyor, oluk misali kılcal damarlarında
Kanına dokunuyor, Yahudi zulmüne Kudüs’üm yasta
Kubbet-üs Sahra’nın taşı, direksiz havada dururken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!