Çiqasî tû min jîbîr jî bîkî
Xatûna ser dile mînî Meyr.
Cana minde xûynî,
Jibîra minda fikrî,
Şeva minda hîvî,
Roja minda tavî.
Seni tarif etmenin mümkünü var mıdır?
Geceye sorsam ne der acaba
verir mi birkaç ipucu?
Yoksa oda mı seni saklar bu karanlıklarda?
Ya şu dışardaki havaya sorsam
üşüttüğü teninden haber getirir mi?
Hazin yüreğim,
Seni sevmişem ben.
Ne eyleyeyim,
Bu zatî akşamlara.
Wek rûpelê dîroka de,
Navê te kû te ser ziman,
dil û kezeba min hele,
zimanê min di aliqê,
eşê dile min dibe derman.
Oysaki bir araya gelmeyeceğimiz âşikar.
Neden gelecekmişiz gibi umutlanıyoruz peki?
Yoksa kabul etmekte mi zorlanıyoruz?
Zorlandığımız noktada her şey bitiyor zaten.
Artık bırakalım,yanlış yoldaki bu umutlarımızı.
Ve sen yüreğimizin tellerine dokunan sen,
Bazen bir dengbejin sesinde arbane oluyorsun,
Bazen Alzheimerda bir tanışmışlığım,
Bazende kimsenin bilmediği bir ruh sıkıntısının yarattığı bir başkaldırışta idam sehpası.
Yüreği yanığım ben,
Mem'im
Ferhad'ım
Siyabend'im
Ahmed'im
Zeliha'yım.
Yoksa sen misin
İçimdeki anızları bir bir yakan Meyr!
Gel duman etme şu Eylül akşamlarını.
Gel otur, bir şiir demleyelim,
bir dengbejin stranını çınlatalım,
bir Ahmed Arif olalım,
Dış dünyadan kopuk Rind,
kendi dünyasından yarattığı Meyr'e
aşk sarhoşluğunu dile dökerken
çirkin ve kötümser ruh kimligine yakalanır.
Ve sonra anlar ki,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!